Kalleşçe, alçakça, korkakça saldırıyorlar.
Bir kişiye bazen beş kişi, bazen dört kişi utanmadan sıkılmadan sinsice pusu kuruyorlar.
Orhan Uğuroğlu 70 yaşında. Sabahattin Önkibar 64 yaşında. Selçuk Özdağ 63 yaşında.
Liste uzun. Yavuz Selim Demirağ'dan Murat İde'ye, Ahmet Takan'dan Barış Atay'a.
Yalnızca 20 günde 5 gazeteci saldırıya uğramış.
Ortak noktaları bu iktidarı eleştirmeleri, muhalif olmaları.
İşi daha da ileri götürdüler. Ana muhalefet partisi genel başkanına şehit cenazesinde saldırttılar.
AKP üyesi, inek hırsızı saldırgan pişmiş kelle gibi sırıtarak ortalıkta dolaşıyor.
Arkalarındaki gücün amacı belli. Önce kutuplaştırıp düşmanlaştırıyorlar. Sonra da korkutup sindirme yoluna gidiyorlar.
Bu mudur demokrasi? Muhalefet can tehdidi altında, basın susturulmaya çalışılıyor, yargıya baskı kurma çabası apaçık ortada.
Erdoğan'ın demokrasi ile ilgili sözlerini nereye koyacağız? Bakın Avrupa'ya nasıl sesleniyor; ''Nihai hedefimiz AB'ye tam üyeliktir. Demokrasiden hukuka kadar her alanda büyük reformlar yaptık. Geleceğimiz Avrupa'dadır.''
Biraz zor. ''Saldırıları kınıyorum'' diyerek reform olmuyor. Muhalif basının baskı altında tutulduğu bir ülkede hukuktan, demokrasiden söz edebilir misiniz? Saldırganlar ortaya çıkarılabilir. Önemli olan saldırtanların kim olduğu.
Tarihte de medyaya, gazetecilere baskıların, saldırıların sonuç verdiği hiç görülmemiş.
Nazi Almanyasında 1 Ocak 1934 tarihide çıkarılan Yazım Yasası ile Hitler rejimine karşı çıkan, eleştiren gazetecilere ve yazarlara meslek yasağı getirilmişti. Yasa, kimin gazeteci ve yazar olabileceğinin kurallarını getiriyordu. Kriterlere uymayan 1300 gazeteci ve yazar meslekten men edilmişti. 1933'de ülkede mevcut olan 3400 ulusal ve yerel gazeteden ilk aşamada 400'ü kapatılmıştı.
Joseph Goebbels liderliğindeki Nazi Propaganda Bakanlığı gazete, dergi, kitap, sinema, müzik ve radyo gibi iletişim araçlarının denetimini tamamen ele geçirmişti. Muhalif tüm görüşler medyadan kaldırılmış, Almanlar tarafından okunmaması gereken kitapların adlarını içeren uzun listeler hazırlamıştı.
10 Mayıs 1933 gecesi Naziler tüm Almanya'daki kütüphaneleri ve kitapçıları basmış, meydanlarda yaktıkları ateşlerde 25 binden fazla kitabı yakmışlardı.
Kitapları yakılanlar arasında Albert Einstein ve Sigmoud Freud gibi Alman düşünürlerin yanında Jack London ve Ernest Hemingvay gibi yabancı yazarlar da vardı.
Sonuç hüsran... Almanya bugün basın özgürlüğü yönünden dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında.
Hiçbir ülkede muhalif basının mafyatik baskılarla susturulamıyacağını belirtelim ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin son saldırılar üzerine yayınladığı kınama bildirisindeki son cümleyle noktayı koyalım;
''Karanlık düşüncelerle kutuplaşmaya inat hoşgörüyle, omuz omuza mücadele ettiğimizi bir kez daha söylüyoruz.''