İslam Dünyasındaki ilk laik cumhuriyetin kuruluşunun 98.ci yıldönümünü kutlamaya hazırlanırken gelin o yıllara geri dönelim, o günleri yeniden yaşayalım.
Günümüzde olduğu gibi Cumhuriyetin ilanından önce ve sonra da rejim karşıtları hiç eksilmedi bu topraklarda.Cumhuriyetin ilanı hükümet krizinin yaşandığı günlere denk gelmektedir.Hükümet çekilmiş, eski başbakan Hüseyin Rauf'un başını çektiği, Mustafa Kemal'in eski silah arkadaşları Cumhuriyet konusunda tedirginliklerini dile getirmektedirler.
Hüseyin Rauf ve arkadaşları Cumhuriyeti ilanının aceleye getirildiğini,henüz koşulların oluşmadığını iddia ederlerken,ayrıca bu konuda Halife'den görüş alınması gerektiğini savunmaktadırlar. Hüseyin Rauf'un bir süre önce Halife Abdülmecid ile görüşmesi de olaya tuz-biber eklemiştir.
Hüseyin Rauf 1 Kasım 1923'de Tevhidi Efkar ve Vatan Gazetelerine verdiği demeçte görüşlerini şöyle açıklıyordu;
''Meşrutiyetin nimetleriden bütünüyle yararlanılamaması dışarıdaki saldırganların ve içerideki yönetimsizliklerin sonucudur.Yakın geçmişteki olayları gördükten sonra ,monarşi rejimiyle bireyci yönetimden yana olmak aptallıktır.
Cumhuriyetin apansız kararlaştırılarak ilan edilmesine gelince,bu halk arasında sorumsuz kişilerce bir oldu-bitti biçiminde yapıldığı düşünce ve kaygısını yarattı.Tekrar ediyorum, bu aceleciliğin nedenini Meclis ve Hükümet açıklamalı ve kanıtlamalıdır.
İsmet Paşa ise bir süre sonra bu açıklamaya Meclis kürsüsünden şu yanıtı veriyordu;
''Halifeyi ziyaret etmek, Halifeyi tanımak, ona paye vermek ve Hilafeti bir sorun durumuna getirmek demektir. Tarihin herhangi bir döneminde bir Halife, kafasından bu ülkenin yazgısına karışmak isteğini geçirirse, biz o kafayı kesinlikle koparacağız.
Cumhuriyetin ilanında acele davranıldı diyorsunuz. Olağan sayılan bir sonucun ilanında acelecilik söz konusu olamaz. Cumhuriye acele olarak ilan edildi denmekle, o gün ilan edilmemiş olsaydı da altı ay sonraya kalsaydı, belki başka bir biçim oluşurdu anlamına yol açar...''
İşte Cumhuriyetin ilan günlerinde böylesine zor politik koşullar yaşanmaktaydı ülkede.
Artık karar günüdür; Mustafa Kemal 28 Ekim'de Kabine bunalımını görüşmek üzere bazı arkadaşlarını Çankaya göşkünde yemeğe çağırır. Hükümet konusu görüşüldükten sonra Paşa ağır ağır konuşur;
''Karar günü geldi arkadaşlar! Yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz.''
Bu bilinenin açıklanmasıdır. Buna rağmen masada bir şaşkınlık havası eser.
Ve nihayet 29 Ekim 1923. Saatler 20.30'u gösterdiğinde Cumhuriyet ilan edilmiş, Mustafa Kemal 158 üyenin oybirlği ile Cumhurbaşkanı seçilmiştir. Şimdi kürsüde teşekkür konuşması yapmaktadır Türkiye'nin ilk Cumhurbaşkanı;
''Ulusumuz taşıdığı niteliklerle,değerini hükümetin yeni adıyla yeryüzü uygarlığına daha çok kolaylıklar göstermeyi başaracaktır. Türkiye Cumhuriyeti, yeryüzünde aldığı yere yakıştığını eserleriyle kanıtlayacaktır.Arkadaşlar! bu yüksek kuruluşu oluşturanTürk ulusu'nun son dört yılda kazandığı zaferler, bunda sonra da birkaç katıyla kendini gösterecektir.''
Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana yüzyıla yakın bir zaman geçti.Çatlak sesler hiç kesilmedi bu topraklarda. Daha birkaç yıl evvel bu iktidarın makbul kişisi fesli bir meczup cumhuriyete karşıtlığını pervasızca ortaya koymaktan çekinmiyordu;
''Günübirlik iş yapma nizamıdır cumhuriyet mantığı.Osmanlı ise kalıcı iş yapma mevsimidir.Cumhuriyet üst üste bir taş koydu mu 'Bugün bu dursun yarın isterse yıkılsın ' der.Millet bu fikriyatın hissine malik olduğu için kudretli tokada (Osmanlı Tokadı) der.''
Ne kadar cumhuriyet düşmanı gördük bu ülkede. Deprem dolayısıyla Cumhuriyet Bayramı törenlerini iptal edip şaibeli bakanın oğlunun düğününe katılan cumhurbaşkalarını, başbakanları da ibretle izledik.
Bütün bunlara karşın Cuma günü meydanlar al bayraklarımızla bizleri bekliyor. Evlerimizin balkonlarına da bayraklarımızı bugünden asalım...