Covid-19 pandemisi hayatımızı 90’lı yılların karamsar gelecek tasvirleri ile dolu bir bilim kurgu filmine çevirdi. Üstelik gelecekte de değil, hemen şimdi yaşıyoruz. Maskesiz sokağa çıkamıyor, el sıkışıp merhaba dahi diyemiyor, markette bir teyze yaklaşıp, “evladım okuyamadım, şu deterjanın fiyatı ne” diye sorsa, soğuk terler döküp garibim teyzeye birazdan boynumuza hamle yapacak zombi muamelesi yapıyoruz. Covid-19’da sorunu elbet çözülecek. Ya da iyice kanıksayacağız. Ama psikolojik travması öyle bir iki sene de geçecek gibi değil. Farklı bir gerçekliğe doğru taşınan hayatlarımızda Covid-19’un bir başka yan etkisini daha yaşıyoruz. Artık herkes teknolojiden az veya çok anlamak zorunda. Fakat bunun bazı bedelleri var.

İlk olarak, Covid insanların elinden “ben teknolojik işlerden hiç anlamam” deme lüksünü tamamen aldı. Aç kalmamak için dahi teknolojiye muhtaçsınız. Restorana oturdunuz, sipariş vereceksiniz, Sağlık Bakanlığı kuralları gereği masalarda menü yok. Garsonu çağırıyorsunuz, garson masadaki QRcode simgesini taratın, menüyü telefondan görebilirsiniz diyor. Aç kalmamak için akıllı telefonunuzu açmalı, QR code uygulamasını bulup menüyü internet üzerinden görmelisiniz. Eğer yoksa, App Store veya Google Play’den uygun bir tane bulup QR code okuyucusu indirmeye çalışmalısınız. Garson tarafında da durum aynı. Sipariş zaten Wi-Fi üzerinden veriliyor. Yetmiyor o da ne sipariş ettiğinizden emin olmak için internetten de menüyü bulmalı. İki teknik sorunu her sipariş için sürekli çözmeli. Wi-Fi kesildi, yavaşladı, bu sefer başka teknik sorunları çözmeli.

İşinizi yapmak için dahi, Zoom benzeri uygulamaları öğrenmeniz şart. Yoksa patronu göremiyorsunuz. Üstelik program için hemen uzman olmak zorundasınız, yoksa canlı yayında tüm bağlantılarınıza “nasıl bir beceriksiz” olduğunuz anında yayınlanır. WhatsApp eliniz kolunuz gibi oldu. Resim göndermeler, engellemeler gırla gidiyor. Instagram zaten işyerlerine döndü. Herkes bir şeyler alıp satıyor. Bir şey alıp satmayan da canlı yayınlar ile her akşam kendi “home tv”sinden yayın yapıyor ki müşteri bulabilsin, işinin devamı gelsin. Dağa kaçayım Covid’ten de teknolojiden de kurtulayım deseniz, dağın yerini dahi navigasyondan bulmak zorundasınız. Öyle bir dünyaya düştük ki aile, çoluk çocuk, yeğen, komşu hatta köşedeki fırıncı Cemal Amca dahi çene altlarında maskeler, ellerinde model model akıllı, akılsız telefonlar ile futuristik japon manga animelerinde sıkışıp kalmış gibi yaşıyor.

Bir yandan da şanslı sayılırız. Covid-19 sadece on, on beş sene önce başa bela olsa, Nokia telefonlarda 165 karakter sms’ler ile haberleşmek zorunda kalacaktık. Eve kapatıldığımızda Netflix yerine briç, pişti, tombala partileri düzenleyecektik. Fakat bu kadar karışık işler ile uğraşmak ta herkesi sağlıklı olarak değiştirmiyor. Dünyadaki en sinir bozucu işleri neler diye bir sıralama yapsak, emin olabilirsiniz ki uzun süren ve fiziksel enerjiye dayalı angarya işler dahi teknik sıkıntıların yanında son sıralarda yer alır. Ama keza bir bilgisayar arızası, bir telefonun rehberinin silinmesi, ya da sevgilinize, patronunuza attığınız yanlış bir mesaj veya e-mail gününüzü cehenneme çevirmeye yeterde artar bile. Tek bir hata tek bir teknik sorun, insanı sakinliğin mavi denizlerinden öfke krizinin engin kırmızılıklarına alır götürür.

Diğer bir ters açıdan ise; teknoloji ile bu kadar içli dışlı olmak bazılarını farklı yönde etkiledi. Etrafımız, kendini yeni Elon Musk sanan, teknoloji gurusu olduğunu iddia eden kişilerce dolmaya başladı. Bunun atalarımızdaki karşılığı şuydu; “yarım hekim candan, yarım imam dinden eder.” Birkaç bilgi ile artık teknoloji canavarı olduğunu düşünen özellikle de yaşı ilerlemiş kişiler arasında yayılan bir akım var. Bir maili telefona kurduktan, bir web tasarımını hayata geçirdikten sonra gelen kendilerine inen müthiş özgüven ile etrafına bedava tavsiyeler veren çok kişi ile tanıştınız, tanışacaksınız. Bu yakın çevrenizden olabileceği gibi siz dahi olabilirsiniz. En tehlikelisi de bu. Yarım bilmek insanlardaki narsizmi geliştirdiği gibi bu kişilerin verdikleri tavsiyelerin çoğu da hatalı çıkıyor. Arabanız arızalansa bu kişilerin kendinden yüzde yüz emin tavırları ile verdikleri tavsiyelere inanıp, bir cıvata sıkımı ile halledilecek sorun için tamircilerde günler geçiriyorsunuz. Veya bu kişilere ağzınızdan kaçırıp bir yerinizin ağrıdığını söyleseniz “ben youtube’tan gördüm, kanserdir o” diye tüm gününüz mahvediliyor.

Anladığınız üzere Covid ile beraber asıl beden sağlığımız tehlikede değil. Ruh sağlığımız yoğun ateş altında. Sakin olup, panik atak olmamak asıl başarımız olacak. Pandemi ile beraber artan oranda teknoloji sorunlarınız olacak. Bu sorunlarınızda sakin olup sorunları teker teker çözmeye odaklanmanızı öneriyorum. Öğrenmeye vakit ayırın ama iki video izlediğiniz diye uzman olmayacağınızı da unutmayın. Gün içerisine birkaç teknik sorun koymayın. Olanların da önce kolaylarından çözmeye başlayın. Gün sonuna biraz daha zor olanları koyun. Her bilgiyi yedek alın, bilgisayarın, telefonunuzun kul yapısı olduğunu unutmayın. İşleriniz için görev yerine eğlence terimini kullanın. Sorunları çözdükçe evrenden karma ile daha fazlasının geleceğini hayal edin. Ve sağlığınızın her türlü teknik sorundan, aksilikten önemli olduğunu hiç unutmayın.

Teknoloji ile olan imtihanınızda başarılar ve sağlıklı günler dilerim.