Aralık 2019 yılında ortaya çıkan yeni koronavirüs, Covid-19 olarak adlandırılmadan çok önce komplo teorilerini de beraberinde getirdi. Komplo teorilerinin odağında ise bu virüsün bir “laboratuvar virüsü” olduğu iddiası vardı. Virüs hızla dünyaya yayılırken, komplo teorisyenlerinde çok daha hızlı şekilde “bu virüsün Wuhan’daki bir laboratuvarda üretilerek bilerek veya bilmeyerek dünyaya salındığı” inancını yaydı.

Medya’nın komplo teorisyenlerinin işi iyice sulandırması ile ilk başta bu tartışmalar virüsün verdiği hasarın konuşulmasının dahi önüne geçti. Hatta kimilerine göre virüs hakkında bilinçlenme adına değerli ilk günler bu magazinsel tartışmalar ile kaybedildi.

Ama şüpheler hala çoğu kişinin belleğinde cevaplanmamış olarak duruyor. Çünkü eğer virüs insan yapımı ise bu her şeyi değiştirecek. O zaman bu tür salgınların çok daha kötüleri ile daha sık karşılaşacağız demek olacak.

Tüm cevaplara hemen değinmek istiyorum. Öncelikle bilim insanları bu virüsün insan yapımı olmadığına dair ikna edici kanıtlar ortaya koymuş durumda. İlk olarak koronavirüs mutasyon ile insana bulaşabilen hale geldiği konusunda genel bir fikir birliği var. Bu virüs hayvan kökenli bir virüs. Yarasalarda benzer formları bulunmuş durumda. Ancak insana bulaşması için aracı başka bir hayvanda mutasyon geçirdiği düşünülüyor. Burada üzerinde durulan hayvan “pangolin” isimli bir hayvandı. Koronavirüsün bu hayvanda insan için patojen özellikleri kazandığı ve insana geçtiği sanılıyor. Bu senaryonun kaynağı ise daha önceki koronavirüs kökenli MERS salgını. Yine koronavirüs kaynaklı bu salgında kanıtlanmıştı ki virüs yarasalardan develere, develerden ise insanlara bulaşmıştı. SARS ve MERS virüsleri ile %80 aynı genetik dizilime sahip Covid-19 için de benzer bir senaryonun gerçekleştiği öngörülüyor.

Ve bu sebeple bilim insanları şunu diyor; “bir virüs ilk olarak laboratuvarda üretilmiş olsa idi insana zarar veren patojen özelliklerin daha başta virüste olması gerekirdi”. Üretilmiş bir virüsün, yolda milyonlarca mutasyon arasından insana zararlı olan patojen özellikleri kazandıran mutasyonu seçmesinin imkansız olduğunu söylüyorlar.

Diğer bir açıdan da virüsün bağlandığı ACE2 proteinin sadece insana özgü bir protein olmadığını zaten doğada sıklıkla bulunduğu biliniyor. Bilim insanları virüs araştırmaları için bir çok bilgisayar modellemesi yapmış. Bu modellemelerde virüsün hücreye bağlanma açısından bilgisayarlar verimli olmadığı için bu proteini göz ardı etmiş. Yani bir virüs üretilmiş olsa idi insan hücresine bağlanması garanti olan bir protein tercih edilmeliydi şeklinde bir açıklama daha getiriyorlar. Ama doğa, virüsü insana zararlı hale getirmek için, bilgisayar modellerinin aksine bu proteini tercih etmiş ve maalesef en doğru tercihlerden birini yapmış.

Bir mantıklı açıklamayı daha bilim insanları şu şekilde yapıyor. İnsan ne kadar çok hayvanların ve doğanın sınırlarına girerse bu olaylar daha sık yaşanması kaçınılmaz olacak. Çünkü hayvanlarda ve bitkilerde yaşayan daha insanlar tarafından dahi bilinmeyen milyarlarca virüs var. Bu sebeple bilim dünyasında insan ve hayvanların Wuhan’daki egzotik hayvan pazarında olduğu gibi berbat bir şekilde içli dışlı halde olduğu durumda, bir virüsün mutasyona uğrayıp insana geçmesi için büyük bir komplo teorisi değil, sadece beklenen bir gelişme olarak görülüyor.

Peki komplo teorileri bu sebeplere rağmen neden aldı başını yürüdü. Neden Ebola, SARS ve MERS salgınlarında bu kadar “insanlar bu virüsü üretti” teorileri ortaya atılmadı. Açıkçası komplo teorisyenlerinin de ellerinde güçlü argümanlar var. Birincisi Wuhan, dünyadaki çok az sayıdaki 4. seviye virüs üretilebilen biogenetik laboratuvarlardan birine sahip bir şehir. Bu bile başlı başına iyi bir neden. Üstelik salgının başında Çin’in önemli bir haber ajansı, Wuhan’daki bu laboratuvarda çalışanın itirafına dayalı olarak deneylerde kullanılan hayvanların, Wuhan’daki egzotik hayvan pazarlarına satıldığı haberini yayınladı. Sonradan bu yalanlansa da komplo teorilerini kontrolden çıkarmaya yetti. Ardından dünyanın en zenginlerinden Bill Gates’in 2005 yılındaki böyle bir salgını harfi harfine tanımladığı TED konuşması, peşi sıra daha önce yayınlanan bilimkurgu kitaplarındaki Wuhan’daki bir virüs hakkındaki öngörülerin ortaya çıkması yangına benzin döktü. Bilim insanlarının son açıklamaları da açıkçası, bu çılgınlığı dizginlemeye yardımcı olmadı. Hatta ilerletti. Çünkü açıklamaları okuduğunuzda bir virüsün yapılamayacağını söylemiyorlar. Sadece biz yapsaydık bunu yapmazdık türü açıklamalar yapılıyor. Bu da komplocuların eline yeterince koz verdi.

Üstelik komplo teorisyenlerinin hafızalarında bilim adına berbat bir örnek olması da çabası. Çernobil. 1986 Nisan ayında insanoğlu bilimi çok kötü ve ihmalkar bir şekilde kullanmış, ilk etapta on binlerce kişinin, devamında ise yüzbinlerce kişinin ölümüne yol açmıştı. Hatta sonradan açıklanan belgelere göre Avrupa kıtasının tamamını, Asya’nın ise yarısını yok edebilecek başka bir büyük patlamanın da ucundan dönüldüğü ortaya çıkmıştı. Ve son bir iki seneye kadar tüm dünya nasıl bir felaketin ucundan dönüldüğünü bilmiyordu. Ve tüm bu ihmalkarlığı sadece talihsiz bir kaza olarak biliyordu. Bu sebeple Wuhan’daki bu salgın içinde işi zamana bırakıp yargılamaları sonra yapmak en iyisi olacak. Yine de ortada tartışılmaz bir gerçek var ki, virüs öldürücü. O yüzden #EvdeKalTürkiye.