İnsan bedeninde olumsuz koşullardan etkilenen hücreler, gereksiz yere bölünmeye başladığında kanserin kapısı aralanmış olur. Artan fazla hücrelerin oluşturduğu tümör büyüyerek içeriden bedeni zapt etmeye çalışır. Okumayan, araştırmayan toplumlarda da cehalet böyle büyür ve ülkenin parçalanmasına sebep olur. İşte bu süreçte hücrelerin aralarındaki karmaşık etkileşim ağlarının dilini çözüp iyileşmenin yolunu açan bir bilim insanı ile tanıştık geçtiğimiz günlerde.

Doç. Dr. Nurcan Tunçbağ, kansere doğru tanı koyma ve kişiye özel en uygun tedavi yöntemini belirleme yolunda büyük önem taşıyan projesiyle dikkatleri üzerine çekti. Bu genç bilim insanı, son olarak Uluslararası Yükselen Yetenek Ödülü'nü aldı. L'Oreal'in UNESCO iş birliğiyle 1998'de hayata geçirdiği Uluslararası Bilim Kadınları programı kapsamındaki ödüle layık görülen Tunçbağ, çalışmalarıyla genç kızlara cehaletin karşısında iyi bir örnek. Cehaletle yıllardır savaşan, Türkiye'nin aydınlık yüzü olan, Atatürk'ün açtığı yolda ilerleyen Cumhuriyet çocuğu bir başka bilim insanı daha var ki o da pek çok insana örnek olmuştur.

***

Ben, bundan 4 bin yıl önce de Sümer'de yazarların cezaevine atıldığını ilk kez ondan öğrenmiştim. İlk kez çanak çömleği yapanların kadınlar olduğunun bir Kızılderili masalında anlatıldığını da, Hititlilerin her şeyi kil tabletlere yazdığını ama onlardan 500 yıl sonra hüküm süren Urartulara ait çok az tablete rastlandığını, bu yüzden haklarında az bilgiye sahip olduğumuzu da... Anadolu'da İslamiyet'i kabul edinceye kadar geçen sürede, kadınların erkeklerle her işi birlikte yaptıklarını ve ne kadar özgür olduklarını da ondan öğrendim. O kadar çok şey öğretti ki belki bu öğrettiklerinden korktukları için 96 yaşındayken kendisine dava açtılar ve yargıladılar. Beraat etti Sümerlerin kızı... Bilginin ve bilimin bu topraklardaki meşalesi...

İnsanlığa ve özellikle kendi vatandaşına yol gösteren, rehberlik edenlere, üretenlere, haksızlıklara karşı dik duranlara bu kadar kötü karşılık veren başka bir ülke daha var mı bilmiyorum... Bildiğim tek şey, ömrünün son günü de olsa okuyacak, araştıracak ve bildiği her şeyi paylaşacak bir insan olduğu.

O geçtiğimiz aylarda doğum gününü kutlayan 106 yaşındaki ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ... Sayısız eseri ve çalışması bulunan Çığ, ''Çocukluğumu dün gibi hatırlıyorum. Hayatım boyunca ne istediysem başardım, yapamadığım hiçbir şey yok. Atatürk’ün dediğini yaptım, halen yapıyorum. Dalgalarda kaldım ama hiç boğulmadım. Hep su yüzünde kaldım. Çok çalıştım. Çalışmaktan hiç bıkmadım. O kadar işin gücün arasında iki çocuğum oldu. Annemin yardımlarıyla ve kocamın anlayışıyla büyüttüm. Kıyafetlerini kendim dikerdim. O zaman hazırgiyim yoktu. Evde de dışarıda da hep çalışarak geçti hayatım" diyor.

Atatürk diyor ki: Türk dilini ve tarihini araştıracak uzmanlar yetiştirmek zorundayız.

Bunun için Dil Tarih Coğrafya Fakültesi'ni açıyor. Türkçenin kökeni ne? Türkler hangi coğrafyalarda, nerelere kadar uzanmış? Bunları gelecek nesillere aktarmak için, bunları yapabilmek için o dönemde eğitimci lazımdı. Atatürk, Cumhuriyeti kurar kurmaz lisede başarılı çocuklar arasından sınavla 150 genci seçip Avrupa’ya gönderdi. Aynı dönemde Almanya’da Hitler, pek çok değerli profesörü Yahudi olduğu için işlerinden çıkardı. Atatürk, “Hemen gelsinler” dedi. O zaman yapılmış bir anlaşma var. Gelip okullarımızda eğitimciler ve bilim insanları yetiştirdiler.

Yeni kurulmuş bir ülke için bu yapılanlar takdire şayan. Bugün o miras devam edebilseydi, adamı olsa da başarılı olmadıktan sonra birileri bir yerlere gelemeseydi, ülke olarak bugün çok farklı bir noktadaydık.

Muazzez İlmiye Çığ, "Bugün 60 yaşına gelip hala okuma yazma bilmeyenleri gördükçe deliriyorum. Etrafımda olup bitenleri gördükçe çok üzülüyorum, dertleniyorum" diyor. Siz de aynı derdi paylaşmıyor ve bunun için bir şeyler yapmıyorsanız, yaşadığınız ülkeyi çok da umursamıyorsunuz demektir...

Sümer ve Hitit kültürlerinin en önemli araştırmacılarından olan Çığ, on üç kitap ve birçok bilimsel makale yazdı. Birçok ödül alan Sümerolog, bugün hala çalışmaya devam ediyor. Ondan öğreneceğimiz çok şey var. Ve çok çalışmamız lazım, çok...