Sene 1986... Henüz 12 yaşındayım... Futbolun sadece topa vurmaktan ibaret olmadığını yeni yeni öğreniyorum. Mahallede herkesin bir kahramanı var. Ama ne televizyonda, ne başka bir yerde göreni yok. Ancak bir gazete küpüründe ya da duvarda asılı bir posterde belki.

Zaten nasıl olsun?

Türkiye'de ilk renkli TV yayınına 1981'de geçildi. Hepimiz nasıl bir şey diye şokunu ancak atlatıyoruz. Futbol maçının televizyonda yayını şimdiki gibi öyle her dakika olacak iş değildi.

Böyle bir ortamda benim kendime bir yıldız seçmem kolay olmadı. Fakat hep kulağımın bir köşesinde olan Maradona'yı ilk kez televizyondan görme şansı yakaladım.

Meksika'daki 1986 Dünya Kupası'nda...

Yazları gittiğimiz Güzelbahçe'deki evimizde komşunun evinde toplanmıştı mahallenin erkekleri. Çocuklar ise kendine yer bulduğu kadar araya serpiştirilmişti. Ses çıkarana kızdıkları için nefes bile almıyorduk. Kolay değil Maradona'yı ilk kez canlı izleyecektik TRT 1'de...

İngiltere-Arjantin karşılaşmasında ilk düdük çaldığında gözlerim sadece O'nu takip etti. Derken yıllarca tartışılan gol geldi.

Ufacık boyuyla Maradona elini de kullanıp golü attı. Herkes sevinip övgüler yağdırırken donup kaldım.

Bu bir hileydi...

Kendime kahraman diye seçtiğimin futbolcu sahtekar mıydı?

Daha kızgınlığım ve şaşkınlığımın 4. dakikasında bu kez 100 yılın golü geldi.

Az önce bu mu Maradona dediğimiz bücür bizi oturduğumuz yere çiviledi.

Hector Enrique'den aldığı topla neredeyse sahayı bir uçtan bir uca çalımlarla geçip fileleri havalandırdı.

Aklımda soru işareti bırakan kahraman bir anda gözümde göklere çıktı. Küçük yaşımla böylesini görmemiştim.

Ve bir Dünya Kupası'nda iki tarihi golü bir daha göremeyeceğimi de hiç bilmiyordum.

O günden sonra mahallede mavi beyaz çizgili pijama üstü ile maç yapmaya başladı herkes... Bir nevi Maradona forması.... Başka ilahlara yönelenlerin hepsi birer Maradona olmuştu.

Yıllar geçtikçe kariyeri ile birlikte büyüdük.

O Tanrı'nın eliydi... Futbolun ilahı...

Peşini hiç bırakmadık.

Yıldızlığının yanında hızlı yaşantısına şaşırdık. Kariyerini bitirdiğinde üzüldük.

Olsun ben de halı sahada oynayamıyordum..

Ve artık ikimiz de göbekliydik...

Fakat Maradona'nın mükemmelliği saha dışında da sürdü.

Teknik adam olarak olmasa da insan olarak yine iz bıraktı. Fakir bir aileden geldiği için maddi imkanı olmayanların her zaman yanında oldu.

Kimlere kafa tuttuğunu; neler söylediğini zaten bugün gazetelerde çıkan manşetlerde bol bol okuyacaksınız.

Ama aklımda bugün oynasaydı ne olurdu soruyla kahramanımı kaybettim.

Çizgili pijamalı formalarımız öksüz kaldı.

Tanrı'nın Eli artık Tanrı'nın yanında.

Futbol seni unutmayacak...

Hoşçakal Küçük Dev Adam...