Çıkar baklayı
İlkinde, sır saklama ve dilini tutma konusunda kendisine güvenilmeyecek olan kişiler için “ağzında bakla ıslanmaz” deyimi kullanılır.
İkinci baklayla ilgili deyim ise “baklayı ağzından çıkarmak”tır.
Deyim, içimizden geçtiği halde mekan ve zaman uygun olmadığı için nezaket veya siyaset en söyleyemediğimiz şeyler için birisinin bizi ikazıyla “çıkar ağzından baklayı” demesine işarettir.
***
Aslında bu deyimin ilginç bir hikayesi vardır.
Vaktiyle çok küfürbaz bir adam varmış.
Zamanla kendine yakıştırılan küfürbazlık şöhretine kendisi bile dayanamaz olmuş. Çare olarak kendisine önerileneni yapmış ve soluğu bir tekkede almış.
Durumu tekkenin şeyhine anlatıp sırf bu huyundan vazgeçmek için dervişliğe soyunmaya geldiğini söylemiş.
Şeyh bakmış, adamın niyeti iyi. Geri çevirmek olmaz. Mutfaktan bir avuç bakla tanesi getirtmiş. Bunlara okuyup üfledikten sonra adama dönüp tembih etmiş.
“Şimdi bu bakla tanelerini al. Birini dilinin altına, diğerlerini cebine koy. Küfretmek istediğin vakit bakla diline takılacak, sen de küfür etmeme isteğini hatırlayıp o an da edeceğin küfürden geçeceksin. Bakla ağzında ıslanıp da erimeye başlayacak olursa, cebinden yeni bir baklayı dilinin altına yerleştirirsin...”
***
Adamcık şeyhinin dediği gibi tekkede kalıp kendini kontrol etmeye başlamış. Bu arada şeyh de bir yere giderken adamı yanından ayırmamaya başlamış. Yağmurlu bir günde şeyh ile derviş bir sokaktan geçerlerken bir evin penceresi hızla açılmış ve genç bir kız çocuğu başını uzatarak, “Şeyh efendi, biraz durur musun?” diyerek pencereyi kapatmış.
Şeyh genç kızın isteğini yerine getirip durmuş ama yağmur da sicim gibi yağmaktaymış. Sığınacak bir saçak altı olmadığı gibi, niçin durduklarını da bilmemekteymiş.
Bir ara evin kapısını çalıp kızın ne istediğini sormak içinden geçmiş ama tam kapıya yöneleceği sırada kız tekrar pencereyi açmış ve “Şeyh efendi, birkaç dakika daha bekleseniz...” diyerek yeniden içeri girmiş.
***
Şeyh içinden sabır dilese de kendisinden istenenin yerine getirmemek tarikat geleneklerine aykırı olacağı için biraz daha beklemeyi göze almış. O sırada küfürbaz adam da kendi kendine söylenmeye başlamış. Yağmurun şiddeti gittikçe artarken şeyh ile küfürbaz adam iliklerine kadar ıslanmış.
Nihayet pencere üçüncü kez açılmış ve kız “Gidebilirsiniz artık” diye yeniden seslenmiş.
Şeyh efendi iyice ıslanmış vaziyette merak etmiş ve genç kıza sormuş:
“İyi de evladım bir şey yok ise bizi niçin beklettin?”
Genç kız, “Efendim, elbette sizi sebepsiz bekletmiş değiliz. Tavuklarımızı kuluçkaya yatırıyorduk. Yumurtaları tavuğun altına koyarken bir kavuklunun tepesine bakılırsa piliçler de tepeli olur, horoz çıkarmış. Annem sizi geçerken gördü de yumurtaları kuluçkaya koydu” demiş.
Kendisiyle dalga geçildiğine ve yapılan münasebetsizliğe öfkelenen şeyh bunun üzerine küfürden vazgeçmek için kendisine sığınan adama dönerek;
“Ulan derviş. Çıkar ağzından baklayı” demiş...
***
AKP ile MHP'nin kimselere duyurmadan üzerinde “anlaştıkları” anayasa değişikliği paketi, dervişin başına gelenleri anımsattı bana.
İkide bir “durun bir dakika” diyerek içeri kaçıyorlar.
CHP ile vatandaş ise yağmurda sırılsıklam.
Kavuklunun tepesine bakıyorlar.
Anayasa horoz çıksın diye...
Bize de “baklayı çıkarmak” kalıyor o zaman...