Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Genel Başkan Özgür Özel’in liderliğini pekiştirmek ve parti içindeki tartışmalara son vermek amacıyla Pazar günü toplamayı planladığı 22. Olağanüstü Kurultay öncesinde nefeslerini tuttu. Partinin kaderini etkileyecek en önemli karar, parti salonlarından değil, Yüksek Seçim Kurulu'nun (YSK) toplantı masasından çıkacak. Partili bir delegenin, "tam kanunsuzluk" iddiasıyla kurultayın iptali için yaptığı başvuru, bugün saat 15.30'da YSK tarafından karara bağlanacak. Bu başvuru, sadece bir prosedür değil, aynı zamanda CHP içinde aylardır devam eden ve 38. Olağan Kurultay'da Özgür Özel'in Kemal Kılıçdaroğlu'na karşı 18 oyla kazandığı seçime "şaibe karıştığı" iddialarının bir yansıması. Mevcut yönetimin, "delege iradesinin sakatlandığı" eleştirilerini bertaraf etmek için bir güven tazeleme hamlesi olarak gördüğü bu kurultay, Kılıçdaroğlu'na yakın isimler tarafından ise hukuki süreçler tamamlanmadan yapılmış aceleci bir adım olarak nitelendiriliyor. YSK'nın vereceği karar, partinin yakın gelecekteki yol haritasını belirleyecek ve iç siyasetteki dengeleri kökünden değiştirebilecek bir potansiyel taşıyor.
İptal süreci ysk'ya nasıl geldi
Kurultayın kaderini belirleyecek hukuki süreç, oldukça çetrefilli bir yoldan geçerek YSK'nın önüne geldi. Her şey, CHP'li bir delegenin, Pazar günü yapılacak olağanüstü kurultayın iptali istemiyle Çankaya İlçe Seçim Kurulu'na başvurmasıyla başladı. İlçe Seçim Kurulu, bu başvuruyu reddetti. Ancak delege pes etmedi ve kararı bir üst merci olan Ankara İl Seçim Kurulu'na taşıdı. Ankara İl Seçim Kurulu ise başvuruyu esastan incelemek yerine, "karar verilmesine yer olmadığına" hükmederek topu taca attı. İşte bu kararın ardından, "tam kanunsuzluk" gerekçesiyle son ve en yetkili merci olan Yüksek Seçim Kurulu'na itirazda bulunuldu. YSK'nın bugün vereceği karar, bu karmaşık hukuki sürecin son durağı olacak. Kurul, ya alt kurulların kararlarını onayıp kurultayın önünü açacak ya da itirazı haklı bularak CHP'yi belirsiz bir geleceğe sürükleyecek bir iptal kararına imza atacak. Bu süreç, parti içi demokrasi ve seçim hukukunun nasıl işlediğine dair de önemli bir örnek teşkil ediyor.
Kurultay kararı neden alınmıştı
CHP yönetimini olağanüstü kurultay kararı almaya iten süreç, partinin 38. Olağan Kurultayı'nda yaşanan ve mahkemelere taşınan usulsüzlük iddialarına dayanıyor. Özellikle İstanbul il yönetiminin görevden uzaklaştırılması ve bazı delegelerin "maddi menfaat karşılığı iradelerinin değiştirildiği" yönündeki ciddi iddialar, Özgür Özel yönetimini harekete geçirdi. CHP kurmayları, 900'ün üzerinde delege imzası toplayarak yeni bir olağanüstü kurultay ile hem liderliklerini pekiştirmeyi hem de "delege iradesi sakatlandı" eleştirilerine son vermeyi hedefledi. Bu hamlenin arkasındaki temel strateji, şaibeli olduğu iddia edilen ve mahkeme kararıyla görevden uzaklaştırılan 196 İstanbul delegesinin yer almadığı "tertemiz" bir kurultay ile yola devam etmekti. Ancak bu karar, karşı cephe tarafından "devam eden davaları etkisiz kılma ve hukuku dolanma" girişimi olarak yorumlandı. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç'un "Devam eden davalar birbirini etkileyecek düzeyde" şeklindeki açıklaması da kurultay kararının hukuki zeminini daha da tartışmalı hale getirdi.
Hukuki savaş ve kılıçdaroğlu'nun dönüş senaryosu
Pazar günkü kurultayın gölgesinde, Ankara'daki mahkemelerde devam eden çok daha büyük bir hukuki savaş yatıyor. CHP'nin 4-5 Kasım 2023'teki 38. Olağan Kurultayı'nın ve kayyum ihtimaline karşı yapılan 21. Olağanüstü Kurultayı'nın iptali istemiyle açılan dava, parti kulislerinin bir numaralı gündem maddesi. Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen ve 24 Ekim'e ertelenen davada, davacı vekili Onur Yusuf Üregen, Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu'nun kurultaya hile karıştırdığını öne sürerek yönetimin görevden uzaklaştırılmasını talep etti. Davacıların en çarpıcı talebi ise, kurultayın yok hükmünde sayılarak bir önceki genel başkan olan Kemal Kılıçdaroğlu ve yönetiminin göreve iade edilmesiydi. Mahkeme bu tedbir talebini reddetmiş olsa da, davanın esastan nasıl sonuçlanacağı büyük bir merak konusu. Hukukçular, eğer mahkeme 38. Olağan Kurultay'ı "tam kanunsuzluk" nedeniyle iptal ederse, CHP'nin hukuken bir önceki, yani Kılıçdaroğlu'nun genel başkan olduğu yönetime dönebileceğini belirtiyor. Bu senaryo, mevcut yönetimin neden bir an önce yeni bir kurultay yaparak bu hukuki riski ortadan kaldırmak istediğini de açıklıyor.
Delegelere rüşvet iddiaları ve birleşen davalar
Parti içi iktidar mücadelesinin hukuki ayağı, sadece kurultay iptaliyle sınırlı değil. Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı'nın başlattığı ve daha sonra yetkisizlik kararıyla Ankara'ya gönderdiği "para karşılığı oy kullandırma" soruşturması, iddiaların ciddiyetini ortaya koyuyor. Ocak 2024'te Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın "oylamaya hile karıştırılması" iddiasıyla başlattığı ceza soruşturması, siyasi kulisleri sarsmıştı. Buna ek olarak, eski Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı Lütfü Savaş gibi partinin önemli isimlerinin de kurultay iptali için ayrı ayrı davalar açması, parti içindeki çatlağın ne kadar derin olduğunu gösterdi. Bu farklı davalar, daha sonra Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi'ndeki ana dosyada birleştirildi. Tüm bu davaların ortak noktası ise, 38. Olağan Kurultay'a şaibe karıştığı ve delegelerin oylarının "rüşvet" gibi yollarla satın alındığı iddiası. YSK'nın bugünkü kararı, bu karmaşık hukuki ve siyasi denklemin sadece bir parçasını oluşturuyor. Ancak bu parça, tüm denklemin sonucunu değiştirebilecek kilit bir öneme sahip.