Öyle günler yaşıyoruz ki cezaevlerinin yapımı artık halka müjde olarak veriliyor.
Bakın Elmalı Belediyesi'nin açıklamasına; "Cezaevinin inşaat çalışmaları hızla devam ediyor. Elmalı istihdamına ve ekonomisine can verecek olan bu proje, Elmalımıza hayırlı olsun."
2021 yılında 48 cezaevi yapımı planlanmış. Toplam kapasitenin 500 bin kişiye ulaşacağı açıklandı. Şu anda mevcut kapasite 220 bin kişi. Yani amaç 500 bin kişiyi bulmak.
Peki cezaevlerinde yaşam şartları nasıl? O da adamına göre değişiyor. Nasıl mı?
Yıl 1999. Recep Tayyip Erdoğan cezaevi ile tanışıyor. "Bir şiir okudum, hapse girdim" diyor ama Yargıtay'ın kararı pek öyle değil. Şöyle, "Anayasamız laik cumhuriyeti demokrasimizin olmazsa olmaz koşulu olarak kabul etmiştir. Demokratik hak ve özgürlükler demokrasiyi yok etmek için kullanılamaz. Sanık savaş çağrısı yapmaktadır."
Gelelim cezaevine... Cezaevinin beğenilmesi önemlidir. Önce Edirne Saray Cezaevi'nin tercih edildiği duyurulur. Erken davranan birkaç kişi, küçük suçlar işleyerek Saray Cezaevi'nin yolunu tutar. Amaç Erdoğan'a sahip çıkmaktır. Ancak öyle olmaz. Yapılan araştırmalar sonucu en 'saray' cezaevinin Pınarhisar olduğu anlaşılır.
Belediye Meclis üyelerinden birinin kardeşi fedailiğe uygun görülür. Seçilen kişi Pinarhisar'a giderek bir esnafa karşılıksız çek verir. Mahkemenin verdiği tutukluluk kararından sonra büyük bir mutlulukla Pınarhisar Cezaevi'ne yerleşir.
Sıra Kırklareli Pinarhisar Cezaevi'nin bakım ve onarımına gelir. Duvarlar kağıt kaplanır, zemin boydan boya halı ile döşenir. Elektrik ve su tesisatı yenilenir. Sıcak su için şofben takılır. Koğuşun bahçeye açılan kapısı yenilenir, yalnızca içeriden açılan sürgüler takılır. Derin donduruculu büyük boy buzdolabı, çamaşır ve bulaşık makinesi, toplantı ve çalışma masaları, deri koltuklar, oturma grupları ve büyük boy televizyon koğuşta yerini alır. İşte bu koşullarda başlayan 'misafirlik' yalnızca 4 ay sürer.
Şimdi de 2008 yılına gelelim. Gazeteci Tuncay Özkan, Ergenekon kumpası sonucu Silivri Cezaevi'ne atılmıştır. Şöyle anlatır içinde bulunduğu durumu; "İçeride yapayalnızsınız... Bir hücrede tek başınasınız. İki elinizi açtığınızda hücrenin duvarlarına dokunursunuz. Duvarlar yosun tutmuş ve o yosunlar çiçek açmış. Sabah ranzadan indiğinizde bileklerinize kadar insan pisliğine bulaşmışsınız. Çünkü kanalizasyon patlamış ve hücreniz lağım suyu altında kalmış."
Bu kadarla kalmıyor. Fiziki şiddet alabildiğine sürüyor. Tahliyeden sonra karaciğerinde böcek ilacına rastlanıyor...
Bu da bir cezaevi...
Son örneği de 2015 yılından verelim.
Mehmet Ağar, Susurluk davasından 5 yıl hapis cezası almış. Yattığı süre bir yıl bile değil. "Misafirliği" bu kadar.
Aile Bodrum'da... Yakın bir cezaevi aranıyor. Yenipazar Cezaevi'nde karar kılınıyor. Mahkumlardan ellisi başka cezaevine naklediliyor. Cezaevinde dört mahkum kalıyor. Ağar'ın girişinden önce eski MİT Güvenlik Dairesi Başkanı Korkut Eken, Yenipazar'a giderek 'incelemelerde' bulunuyor. Cezaevi yoğun bir onarıma giriyor. Koğuş donatılıyor. Azeri iş adamı Mansimov yalnızca donatımı değil, Ağar'ın beslenme işini de karşıladığını iddia ediyor.
Sıkı durun cezaevinin yakınlarına bir helikopter pisti inşa ediliyor. E yakışır tabii. Ziyaretçiler arasında kimler yok ki..
Mehmet Cengiz'den Ferit Şahenk'e, Adnan Polat'tan Hikmet Çetin'e, Fatih Terim'den Rıdvan Dilmen'e, Arda Turan'dan Hıncal Uluç'a, Yıldırım Demirören'den Haluk Ulusoy'a birçok popüler isim var. Ziyaretçiler arasında bulunan eski DGM Savcısı Ergün Baltacı da dikkati çeken ziyaretçiler arasında. Doğal olarak bu kadar ünlü ismin Yenipazar'a otobüsle gitmesini beklemezsiniz herhalde...
İşte cezaevlerimizin genel manzarası bu. Hukuk ve adaletin tartışıldığı bir ülkede cezaevi yapımını müjde olarak veren bir anlayışı neden yadırgayalım ki?....