İstanbul Finans Merkezi’nde düzenlenen "Yatırım ve Finansta Türkiye Yüzyılı Zirvesi"nde konuşan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, ekonominin en sıcak gündem maddesi olan asgari ücret tartışmalarına ilişkin dikkat çekici bir yorumda bulundu. Asgari ücretin, adından da anlaşılacağı gibi, işverenlerin bir çalışana verebileceği en düşük ücret olduğunu hatırlatan Yılmaz, bu rakamın bir tavan değil, taban olduğunu vurguladı.
İşletmelerin rekabet gücünü koruma ve istihdamı sürdürme ihtiyacı ile emek tarafının daha yüksek ücret talebi arasında bir denge bulunması gerektiğini belirten Yılmaz, belirlenen rakamın üzerinde maaş verilmesinin önünde hiçbir engel olmadığını söyledi. Yılmaz, işverenlere yönelik mesajını halk arasında kullanılan bir deyişle pekiştirerek, “Ne denir, 'Ağanın eli de tutulmaz.' Asgari ücret 100 lira diye herkesin 100 lira vermesi gerekmiyor. Yani 'Bundan aşağı veremezsin.' diyoruz. Yukarı verme imkanı işletmeler için sınırsız. İsteyen işletmesinin şartlarına göre ne kadar çok verirse bundan memnuniyet duyarız elbette” ifadelerini kullandı.
“Asgari ücretli sayısı göründüğü kadar değil”
Yılmaz, muhalefetin “Toplumun yarısı asgari ücretli oldu” eleştirilerine de yanıt verdi. Bu algının gerçeği tam olarak yansıtmadığını savunan Yılmaz, kayıt dışılık sorununa dikkat çekti. Türkiye’de bazı işletmelerin, çalışanlarına daha yüksek maaş ödemesine rağmen, devlete daha az prim ödemek için çalışanlarını resmi kayıtlarda asgari ücretli olarak gösterdiğini belirtti. Bu durumun “eksik kayıtlılık” olarak adlandırıldığını anlatan Yılmaz, bu nedenle resmi rakamlardaki asgari ücretli sayısının şişkin göründüğünü iddia etti.
Cumhurbaşkanı Yardımcısı, “Bu rakamlara baktığımız zaman asgari ücretli çok fazla görünüyor. Ama gerçekten o kadar değil. Asgari ücret gibi hususları çok yüksek yaptığınız zaman kayıt dışına kayış artıyor açıkçası” diyerek, bu konudaki dengenin hassasiyetine vurgu yaptı.
Enflasyonda rota ocak ayında yüzde 20’li rakamlar
Ekonomi yönetiminin öncelikli hedefinin finansal istikrarı sağlamak ve enflasyonu düşürmek olduğunu kaydeden Yılmaz, bu konuda bütüncül bir programın adım adım uygulandığını söyledi. Geçen yılın mayıs ayında yüzde 75,5 ile zirve yapan yıllık enflasyonun, o günden bu yana 44,4 puanlık bir düşüşle son olarak yüzde 31,1 seviyesine gerilediğini hatırlattı.
Yılmaz, hedeflerinin aralık sonunda yüzde 20’li rakamları görmek olduğunu ancak tarım sektöründe yaşanan olumsuzluklar nedeniyle bunun bir ay gecikmeli olarak gerçekleşeceğini belirtti. Yılmaz, yeni hedefi şu sözlerle duyurdu: “3 Şubat'ta ocak ayı enflasyonunu göreceğiz. Artık genel beklentimiz, ocak enflasyonu ilan edildiğinde 20'li rakamları görmek. Ocak sonu itibarıyla inşallah yüzde 30'un altını Türkiye görmüş olacak.” Yılmaz, 2027 yılı sonunda ise enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmeyi hedeflediklerini sözlerine ekledi.
Tarımdaki şanssızlık enflasyon hedefini geciktirdi
Enflasyonla mücadelede hedeflenen takvimin bir ay sapmasındaki temel neden olarak tarım sektöründe yaşanan olağanüstü koşulları gösteren Yılmaz, “Tarımda çok şanssız bir yıl yaşadık. Aynı yıl içinde hem don hem kuraklık oldu” dedi. Bu durumun tarımsal üretimde yüzde 13’e yakın bir daralmaya yol açtığını belirten Yılmaz, bunun hem genel büyümeyi aşağı çektiğini hem de gıda fiyatları kanalıyla enflasyon üzerinde olumsuz bir baskı yarattığını ifade etti.
Ekonomi politikalarının sadece para politikasından ibaret olmadığını, güçlü bir maliye politikasıyla desteklendiğini vurgulayan Yılmaz, depremin kamuya getirdiği 90 milyar dolarlık ek yüke rağmen bütçe açığının makul seviyelerde tutulduğunu savundu. Yılmaz, 2026 yılının finansal koşullar açısından çok daha olumlu bir yıl olacağını öngördüklerini de belirtti.