“Cennet anaların ayakları altındadır.”

Hadis

Şol cennetin ırmakları

Akar Allah deyu deyu

Çıkmış İslam bülbülleri

Öter Allah deyu deyu

Salınır tuba dalları

Yasin okur hem dilleri

Cennet bağının gülleri

Kokar Allah deyu deyu

(Yunus Emre)

Çeşitli STK'larda (Sivil Toplum Kuruluşları) en çok konferans vermem istenen konuların başında “Cennet” gelirdi. İnsanlığın ilk günlerinden bu günlere...

Bu konuyu kendisinden dinleyip en çok bilgilendiğim iki kişi Manevi Babam Halikarnas Balıkçısı ile gerçek aydın ve Atatürkçü din bilgini Mehmet Oruç idi. Elbette, ben de her insan gibi, bu konuya eğildim, telif ve tercüme ne kadar eser bulabildimse okudum. Türkiye rehberi ve bu mesleğin hocası olduğum için Akdeniz Mitolojisi'ndeki cennete yabancı değildim...

... Tanrı, başlangıçta göğü ve yeri yarattı. Yer ıssız ve boş idi ve engini karanlıklar örtüyordu. Her yan su, bir bitimsiz, bir ulu, bilinmezliklerle dolu su. Sular üzerinde Tanrı'nın ruhu dolaşıyordu.

Birinci gün Tanrı, “Işık olsun!” dedi. Işık oldu. Tanrı, ışığın iyi olduğunu gördü. Onu karanlıklardan ayırdı; ışığa (Gündüz) dedi. Tanrı, ikinci, üçüncü, dördüncü günler yaratmayı sürdürdü. Beşinci gün sular, sayısız canlı varlıklarla doldu. Gökkubbenin altında kuşlar uçuştu. Tanrı, kocaman deniz canavarlarını ve her türlü varlığı kendi cinslerine göre yarattı.

Altıncı gün Tanrı şöyle dedi:

-Kendimize benzeyen insanı yaratalım; o bütün varlıklara egemen olsun. Kendi suretinde insanı yarattı. Onu erkek ve kadın olarak yarattı. İnsanı topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğu üfledi ve böylece insan canlı bir varlık oldu...

Tanrı, deriden birer kaftan yapıp Adem ile karısı Nisa'ya (Kadın) giydirdi ve onları Aden (Cennet) Bahçesi'nden kovdu. Hayat ağacına bir daha yaklaşmasın diye, Aden bahçesinin önüne dört bir yana, alevler içinde dönen bir kılıçla başı büyük Kerubi melekleri koydu... Kitaplı dinlerde Yaratılış, cennet ve cennetten kovulma aşağı yukarı böyle anlatılır. Yeni bir dinsel anlayış gelince bir önceki ona gübre olur.

İnsan “Eşref-i Mahlukat” (Yaratılmışların En Şereflisi) olup, düşünmeye başlayınca aklına şu soru takıldı:

-Bu Evreni kim yaratmıştı, kim yönetiyordu?

Bu, en üstün yaratık olan insana benzer (Antromorphise) ve doğumu kadın yaptığına göre abartılmış kalça ve memeli (Steotapij) olmalıydı. İş giderek, ölür dünya için vaadedilen sınırsız mutlu yaşam düşüncesine vardı. Eski Anadolu dillerinde buna, “Ellysion” veya “Paradiso”, Türkçe'de “Uçmak” deniyor. (Paradiso ile Firdevs arasındaki benzerlik raslantı mı acaba?) Yahudi dininde, ölüm sonrası iyilerin yerleşeceği yeri belirtmek için “Gan Eden” sözü kullanılmıştır. Anlaşılan o ki; Arapça ve ondan etkilenen dillerdeki “Cennet” kelimesi bu köke dayanmaktadır. Osmanlıca-Türkçe sözlükte, “Cennet” kelimesinin tanımı şöyle verilmekte:

“Cinen, Cennat. 1. Uçmak. 2. Bahçe. 3. Çok ferah ve havadar yer.”

Hangimize neresi nasip olur ya da nasip olur mu bilinmez ama, İslam Cenneti'nin 8 katı vardır:

Dar-ül-celal, dar-üs-selam, cennet-ül meva, cennet-ül huld, cennet naim, cennet-ül-firdevs, cennet-ül-karar, cennet-ül-adn..

Cennet katlarının en yükseği “Feridun”dur. (Sekizinci Gök)

Arapça'da ve ondan türeyen Osmanlıca'da, “Cennet” sözünün ardına “asa”, “kalb”, “a'la”, “aşiyan”, “makam”, “mekan” vb ekler getiriliyor.

İslamiyet öncesi dinlerde çoğunlukla müminlere, bu dünyada yaşayamadıkları zenginlik ve güzelliklere öbür dünyada kavuşacakları imajı verilmeye çalışılmış. O kadar ki, dünyanın en zengin ailelerinden biri olan Rothschild'in bir mensubu şöyle deme cesaretini göstermiş:

“Ya fakirler bir gün cennetin olmadığını öğrenirlerse, o zaman biz dünyayı idare edemeyiz.”

Ustam diyor ki:

-Cennet fikri insanlara, bu dünyada iyilik yapma güdüsü aşılamak için yaratılmış.

Açıldı gökler kapısı

Rahmetle doldu hepisi

Sekiz cennet'in kapısı

Açılır Allah deyu deyu

Miskin Yunus var Yarına

Koma bu günü yarına

Yarın Hakk'ın divanına

Varam Allah deyu deyu

(Yunus Emre)