“Eğer bütün böcekler dünyadan yok olacak olsaydı, 50 yıl içerisinde dünyada hayat sona ererdi…

Eğer insanoğlu dünyadan yok olsaydı, 50 yıl içerisinde bütün yaşam, kendini yeniler ve gelişirdi…”

Bu tespiti yapan adamın adı; Jonas Salk…

Amerika’ya göçmüş bir tekstil işçisinin çocuğuydu.

Olanaksızlıklara rağmen tıp fakültesine girdi.

1947 yılında grip aşısı ile çocuk felci aşısı çalışmalarını birleştirdi.

O yıllarda Amerika’da çocuk felci virüsüne yakalananların, yüzde 5’i ila 10 arasındaki bölümü ölüyordu. 1955’te sadece Amerika’da 3 bin çocuk öldü, 55 bini sakat kaldı.

Bu fakir aile çocuğu çocuk felcine savaş açtı.

1955 yılında bulduğu aşıyı; önce kendi üzerinde denedi.

Yetmedi ailesi üzerinde denedi. Ölüm riskine rağmen yaptı bunu…

Zaferle bitti deneyleri.

1969 yılına gelindiğinde çocuk felci hastalığından ölüm kaydı alınmadı.

Ecza sektörü adamı öldürecekti neredeyse. Kapıda kuyruk oldu. Dr. Jonas’a gelen son teklif 7 milyar dolardı. Yanıtı şu oldu; “İnsanlığa ait bir şeyin patenti olmaz. Güneşin patentini alabilir misiniz?”

Bugün yüz binlerce, milyonlarca çocuk yaşıyorsa, dünya, içinde insan olmasına rağmen hala ayaktaysa, Dr.Jonas gibiler yüzündendir…

***

Yıl oluyor 2020.

Yüzlerce yıl öncesinden kabul edilen kadim din Müslümanlık.

Kitabı; Kuran-ı Kerim.

İnanmıyorsan, kimse seni zorlamaz.

Ama inanıyorsan kuralları kesin, zaman zaman serttir.

İyi kul olmanın yolu, kurallarına uymaktır.

Çarpıtmadan, esnetmeden, virgül takmadan uygulaman gerekir.

Aslında birçok konuda hoş görü dolu olsa da,

Ana kurallar bellidir.

İyi insan ol, erdemli ol.

Çalma, kul hakkı yeme.

İbadet et.

Zinhar faiz yeme…

Lamı cimi yoktur.

FAİZ haramı, en büyük öğretidir…

Ben öyle biliyordum…

Meğer değilmiş.

Eğer dini Müslüman olarak tanımlanan devlet para kazanacaksa,

Adı faiz değil, taksitli satışmış.

***

Ne alakası var iki yazının değil mi şimdi?

Var…

Ortak nokta; kirli ve pis para ile insanlık değerleri…

Birinde 7 milyar doları ittiriveren bir insan evladı.

Birinde işin içine para girince esnetilen kuran ayetleri…

Kimi sevelim şimdi?

Gavur dinli Dr.Jonas’ı mı?

“Bu faiz değil, taksitli satış” diyen diyanetin başını mı?

Olmadı; Cübbeli film yıldızı Ahmet efendiyi mi?

Çay koy Osman…

Galiba en baştan başlayacağız…

Şeffaflıkmış hadi oradan…

Şeffaflık adına ihaleler canlı yayınlanmaya başlamış…

Güzel…

İnanan inanır da…

22-B, 22-F gibi…

Çağrı usulü yapılan ihaleleri ne yapacaksınız?

Kimi, hangi şartlarda bu ihalelere çağırıyorsunuz?

Bunu nasıl açıklayacaksınız?

Hele doğrudan teminler…

Kamu kurumları 90 bin TL’ye kadar olan alımlarda, ihaleye çıkmak zorunda değil. Adına “Doğrudan temin” denilen sistem kullanılıyor.

Yani;

“Gel Hasan abi şu işi yap” deyip, “Üç teklif getirmeyi unutma” dediklerinizi ne yapacağız?

İnsanları salak yerine koymanın başka metodunu bulamadınız mı?

Doğruyu arıyorsanız;

1-“Doğrudan temin” çağrılarını belediye sitelerinden yapın.

2-22-B veya 22-F gibi fiyat açısından ucu açık, “Pazarlık usulü” çağrılı ihaleleri herkesin görebileceği mecrada yayınlayın da görelim…

3-Katılımcı firmaların demirbaş listesini ya da diplomalarını da isteyin ama.

Aranızdan, eş dosttan müteahhit, organizatör yaratmayın.

Hah işte o zaman getir anlını öpeyim…

Yok, bu şekilde kalacaksa.

Hadi oradan derim adama…

Nazım ve İzmir…

Nazım’ın doğum günüydü…

Başta Sancar Maruflu, Okan Yüksel ve arkadaşları…

Çınar ağacının arkasında adeta kaybolmuş, kuş kardeşlerimizin dışkılarıyla renk değiştirmiş, Kültürpark İzmir sanattaki Nazım heykelinin önünde toplandık 40-50 kişi.

Şiirleriyle, anılarıyla Nazım Hikmet’e yollandı selamlar…

Gözlerimiz doldu, hüzün yankılandı ağaçlarda…

İzmir gibi, demokrasi ve sanat aşığı bir kentte bu kadar mı olmalıydı?

Anma bu kadar mı?

Onlarca yerel yönetimin sahibi, solcular bu kadar mı?

Bunları mırıldanırken, içimdeki yaramaz asi, ses verdi; “İhale yoksa, para yoksa, sosyete kokteylleri yoksa, papyonlu baronlar yoksa, patronlar yoksa ve doğal olarak yalamalar… Bu kadar usta bu kadar…”

Derken; bir genç anne yanaştı çay ocağına, “Ne zaman bitecek bu, çocuklarım uyuyor pusette” dedi…

Şaşa kalsam da, anneliğe saygı duruşu…

Sustum…

Anladım ki gözümü dolduran Nazım’ın şiiri değil…

Sen önden giderken, arkanın bomboş olması…

Sakın ölmeyin, gençler…

Koca gönüllü Ege Kültür Platformu ve İzmir sevenlere kucak dolusu saygılar.

***

Musa Çam

CHP’de 8 Ocak’ta kongre var.

Mesela tahmin için oyun oynansa,

Toto loto gibi…

Favori kuşkusuz belli…

Büyük olasılıkla Deniz Yücel tekrar seçilecek.

Başkan bu gücü biraz da Rıfat Nalbantoğlu ekibinin zayıflamasından alıyor.

Aslında durum İstanbul boğazı gibi…

Akıntı üsten Marmara’ya alttan Karadeniz’e doğru gidiyor.

Satırları atlıyorum, müneccimliğe gerek yok.

Bir de sürprize dikkat çekelim.

Gerekli gücü bulursa, Musa Çam’ın adı da sürprizler arasında.

Yok özel bir iddiam…

Öylesine bir yazayım dedim…

Gereksiz bilgi

İnsanlık tarihinde bilinen ilk doğum kontrol hapı M.Ö. Mısırlıların kullandığı timsah gübresidir.

Gerekli bilgi

Arabulucuya işiniz düşerse, uyuşmazlık hallerinde ilk iki saat ücretsizdir. Arabulucu ücreti Adalet Bakanlığı’nca ödenir.

Deli Ziya: “En büyük kumar, garantisizce güvenmek”