Ülkemizde öyle büyük sorunlar var ki, saymakla bitmez. İşsizlik, yoksulluk bunların başında geliyor. İş bulmaktan umudunu kesen gençlerin ülkemizden umudunu kesmesi yüzümüzü kızartıyor.

Yapılan kamuoyu araştırmalarında gençlerimizin yüzde 70’i yurt dışına çıkmayı istiyor.

Saymakla, anlatmakla bitmez.

Tarımın durumu, işçinin, memurun, emeklinin eline geçen paranın pul olması. Döviz karşısında eriyen Türk Lirası.

İktidarın vurdum duymaz tavrı.

İsraf, kibir iç içe geçmiş.

Alttakiler acı içinde kıvranırken, üsttekiler zevki sefa içinde yaşıyorlar.

Derin sorunlar çözüm bekliyor ama ne gören var, ne duyan.

Bu konular konuşulmasın diye Türkiye’nin gündemine her gün yeni olaylar, yapmacık senaryolar sürülüyor.

İşte bunlardan biri de Güzel İzmir’imizde yaşandı.

Çav Bella şarkısı minarelerin hopörlerinden çalındı ve ortalık karıştırılmak istendi.

Ardından suçlu ya da suçluları yakalamak İçin düğmeye basması gerekenler, iktidarın İzmir uzantıları bu olayı CHP’nin üzerine yıkmak için bir ağızdan feryada başladı. Neymiş, Çav Bella İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in en sevdiği şarkıymış, öyleyse Soyer ses vermeliymiş.

Böyle bir suçlama bile olayın bazılarınca hazırlandığı ve sahneye konulan bir oyun olduğunun kanıtıdır, diyenlere katılmamak mümkün değil. Hiç öyle lafı eveleyip gevelemeyeceksiniz. Neredeyse bir hafta oldu, camii hopörlerinden şarkı, türkü çalanlardan eser yok.

Bu kentin Valisi var.

Emniyet Müdürü var.

MİT’i var.

Eğer siz camilerden türkü çalanları bulamıyorsanız, belki de bulmak istemediğinizdendir.

Çamur at, izi kalsın.

Bu politika yapmak değil, bu iftira atmaktır.

Olayı yorumsuz olarak sosyal medyada paylaşan CHP üyesi Banu Özdemir’i tutuklamak ise bir hukuk katliamıdır. Olay haber olduktan, sosyal medyada paylaşıldıktan sonra Banu Özdemir tarafından paylaşılmıştır.

Emir komuta ile hukuk, adalet sağlanamaz, yasalar çiğnenemez.

Siz yedi bakanlığın bütçesine eş değer bütçeye sahip Diyanet İşleri Başkanlığı olarak müdahale edilemez bir ses sistemi kuramayacaksınız. Sisteminiz yol geçen hanına dönecek. Şarkıyı çalanları değil, dinleyen ve paylaşanı tutuklatacaksınız.

Bu ülkede hukuksuzluklar diz boyu, ülkemizde yaşanananlar gerçekten kaygı yaratıyor, eşitsizlikler artarak sürüyor. İnsan hakları her gün derin yara alıyor.

Yoksulluğun ne kadar derinleştiğini bu pandemi sürecinde daha iyi görebildik. CHP belediyeler her türlü baskıya rağmen, her türlü engellemelere rağmen, yoksul vatandaşlara yardımlar yaparak devletin halka uzanan müşfik elleri oldular.

Şöyle sağınıza ve solunuza bir bakın. Bu toplumda sevgisizlik neden giderek çoğalıyor? Bu toplumda kardeşçe birlikte yaşamak varken, kamplaşmalar neden giderek derinleşiyor?

Irkçılık ve ayrımcılık neden şiddete dönüşüyor? Bütün bu olumsuz tablolar kimin işine yarıyor? Bunları hiç düşündünüz mü? Bu ülkede birileri çığ gibi zenginleşirken, toplumun büyük bir kesimi derinden yoksullaşıyor, halkın büyük çoğunluğu açlık ve sefalet içinde yaşıyor. Bunca sorunlar varken bazı trollere özellikle cami minaresinden Çav Bella şarkısı okutuluyor. Gündemi saptırmak için. Bunları CHP yaptırdı dedirtmek için... Düşüncesinden dolayı içeri atılan ve hukuksuz bir adalet altında yargılanan bunca gazeteci, yazar, siyasetçi varken hangi adaletten söz edebiliriz?

Halkın iradesiyle seçilmiş bunca belediye başkanını görevden alıp onların yerine kayyum atamak hangi adalete sığar? Bunun adı, "Halkın iradesine yumruk sıkmaktır." Yumruğun sallandığı ve sıkıldığı yerde özgürlük olmaz, demokrasi olmaz, barış ve sevgi olmaz.

Ekonominin çöktüğü, baskının ve zorun hüküm sürdüğü toplumlarda mutluluk ve huzur olmaz. Bugün dünyayı sarsan Koronavirüs salgınıyla dünyada bir çok sosyal devlet vatandaşlarına hatırı sayılır nakti yardımlar yaptılar. Biz ne yaptık? Bizim devletimiz vatandaşlarına gerçekten ne yaptı?

Soruyorum bunu; devletin yetkili ağızları çıksın, bunu bize açıklasın... Bir maske dağıtımı bile yüze göze bulaştırıldı. Memleketimizin manzaraları işte böyle. Ben memleketimin bu manzaralarını görürken, bu sözleri kaleme alırken, yüreğim buhar basıncı altında kalmış bir kazan gibi... Ya sizin ki?