Kıdem tazminatının akıbeti için son düzlüğe girildi. Kazanılmış haklarının kaybolmasını istemeyen sendikalar, işçiler tedirgin... Çok geniş bir halk kitlesi hükümetin kararını bekliyor. Hükümetin iki farklı önerisiyle çalışanların beklentisi arasında çok ciddi fark var. Nitekim yine bir uzlaşma sağlanamadı... Bu noktaya bir günde gelinmedi. Daha öncesi var...

Şimdi gelin biraz ona bakalım...

Mesela rektörlük seçimleriyle başlayalım. Bugün hiçbir üniversite kendi rektörünü seçemiyor. Önce akademisyenler oylama yapıyor ve üç adayı belirliyordu. Bu adaylardan birini Cumhurbaşkanı atıyordu. Sonra o da kaldırıldı. Artık üniversiteler tamamen siyasetin emrine girmiş oldu.

Orduda çok sıkı bir hiyerarşi vardı. Yıllarca en çok dikkat edilen nokta bu olmuştu. Hatta silahlı kuvvetlerin ağırlığı biraz bu geleneğinden geliyordu. Özellikle üst kademelerdeki görevler için liyakat mecburiyeti vardı. Sonra o da tarumar edildi. Kıdemsiz bir general en üst makamlara gelebilir oldu.

Bu olaylar giderek yaygınlaştı.

Devletin en önemli kademelerinde, siyaseten öne çıkan kişiler yer almaya başladı.

Enflasyon verileri gibi aile ekonomimizi doğrudan ilgilendiren kurum olan TÜİK mesela... Başkanlarının değişmesinden başımız döndü. Özerk olması gereken Merkez Bankası'nın Başkanı talimatla görevden alındı.

Güreş yaparken gurur duyduğumuz, siyasete girdiğinde zaman zaman eleştirdiğimiz Hamza Yerlikaya banka yöneticisi yapıldı.

“Bu kadarı da olmaz” diyebileceğimiz pek çok örmek var.

Bilgi birikimi olana burun kıvrıldı.

Eğitimli olana, gülüp geçildi.

Uzman olana, acemi muamelesi yapıldı.

Emeğe hiç saygı gösterilmedi.

Sonuçta bu noktaya gelindi.

“Bir konuyu çözebilmek için o konu hakkında gerçekten bilgili olmak gerekir. Yoksa sorunun bir parçası olursun” temel mantığından uzaklaşılınca çok ciddi sorunlar yaşanmaya başlandı.

Kıdem tazminatı da bunlardan biridir.

Son noktada işçisi, memuru sesini yükseltmeye başladı, diyorlar ki; “kıdem tazminatımıza dokunamazsınız...”

Yıllardır çalışıp didinmişler, emekli olmaya hak kazanmışlar. Kazanımlarının yok edilmemesini istiyorlar..

“Çok çalıştım, çok emek verdim”

“Çalışmasaydın, emek vermeseydin.”

Böyle bir cevaptan korkmuyor değilim.

Örnekleri var...