Geçtiğimiz günlerde muhalefetin yapamadığını bir çiftçi yaptıydı…
Çıktı kürsüye, çektiği çileyi anlattı.
“Mazotu 1 lira yap, pancarı 10 kuruşa satayım” dedi.
Doğrusu ben iktidar olsam utanırdım…
Bu söylemi muhalefet vekilleri yapsa neyse…
Tamı tamına halis mulis çiftçinin isyanıydı…
Öyle işte… Kaldı havada, unutulması bekleniyor…

***

Sonra Tarım Bakanı Fakıbaba fırladı peşinden…
“Şeker fabrikalarına biz de talip oluruz.”
Zaten birkaç ay önce de “300 koyun dağıtacağız”
diyerek dağıtan Fakıbaba, dağıttığını anladı herhal…
Ya da bir el freni kontrolü geldi…
“Ben öyle demedim, belki bizim birlikler alır dedim” dedi.

***

Tarım bitiyor, köylü eriyor…
Patates derelerde yüzüyor, buğday öyle.
Saman ithal eder hale gelmişiz saman…
Konya tarım fuarında vardı gördüm…
İthal tohum stantları bizimkileri geçmiş…
Bir umut bekleşe duralım…
Bu kez bir başka ağır darbe hazırlığı var mecliste…
Tarlalara yürüyen sulara su saati takılacak..
Bunu görüşüyor komisyonlar mecliste…
Yani?
Bütün tarlalara su saati takılacak, suyun her birimi fiyatlanacak…
Açıklama da Orman ve Su işleri Bakanı’ndan geldi.
“O kadar suyumuz yok. Su parasını ödemeyenin de suyunu kesmek lazım”

***

Değerli okurlar…


Bu, Türkiye’de tarımın kapısına kilit vurulması demektir.
Tarımla uğraşanlardan sadece süt satanların aylık geliri vardır.
Düğün çeyizlerini bile hasattan hasata öder çiftçi…
Şimdi tarlaların başına su saati takma projesi hazırlanıyor.
Bu kaç tane su saati edecektir?
Bu su saatleri kim tarafından satılacaktır?
Dağıtım sulama birlikleri köylünündür.
Bunlar yok edilecektir… Sonra sulama birlikleri yerine,
Özel şirketler peydahlanırsa ne olacak?
Ay başında tarla sulama suyu faturasını ödemezsen kesilmeyecek mi?
Bu soruların hiçbirine yanıt olmadığı gibi,
Her ay başı geldiğinde su parası ödeyecek çiftçi yok bu ülkede…
Mazot fiyatları fizanda…
Çiftçi fuarlarda yeni traktöre uzay gemisi gibi bakıyor.
Sonra oturup “Bu ülkede su yok” dersek,
Hele hele tasarlandığı gibi, tarlaların başına su saati takarsan,
Anadolu’yu, rençberi karanlığın ta ortasına itersin…
“Dur” diyecek yok mu?
Ziraat Odaları, nasıl sesini çıkarmaz?
Köylü nasıl tepki vermez?
Belki de haberi yok hala…
Basın diyeceğim de… Bizim durum onlardan vahim.
Büyük resim karanlık…

***

YASSAGH


Basının durumu ortada…
Televizyonculuk açısından hele
“Vah İzmir” durumu var.
Hasbelkader bir televizyonu yönetiyoruz.
Haber için bir yere gidilecek.
İzban’a kamera ile biniş “Yassagh”mış…
Sebep?
“Yassagh” işte.
Sebebi belli. Aleyhimize yayın yaparlar korkusu.
Bre güzel kafalı yönetici!
Herkesin cebinde full hd kamera var.
Sosyal medyada yayın yapan, bizden çok kameraman var.
Gücün TV’ci kameramana mı yetti?
Az daha genel müdürüne röportaja gidecektik!
Bence kameralı telefonlara da “Yassagh” koyun.
Komik oluyor ama…
Bu ne basın korkusuymuş arkadaş….

***

YAPMAYIN YAHU


İnanılacak gibi değil…
Geçtiğimiz haftanın şaşkınlıkları arasında,
Yine İstiklal Marşı vardı.
İnanın ben 11 adet farklı versiyon dinledim…
İstiklal Marşı, bu yurdun dokunulmazıdır.
İlahi haline getiren mi ararsınız?
Acayip bestelerle zikir çekenler mi?
Bizi bir arada tutan tek çimento ile oynamak doğru değil.
Yapmayın yahu…

***

AKIL VER ALLAH’IM


Şu kefen giyen AK Partililer…
Hadi bir kısmını anladım…
Gençler var aralarında kanları kaynadı falan…
Aydın’da il başkan adayı…
Basın toplantısı yapacak.
İlk icraat basın toplantısında kefenle fotoğraf vermek…
Bu nasıl bir mantıkla oluyor?
İnsan ölmeden niyle kefen giysin?
Siyasetçi bizi daha iyi yaşatmak için aday değil mi?
Niye ölüm bayrağıyla poz verirler?
Akıl ver Allahım…
Ya o tarafa ya bana…

DELİ ZİYA; Memleket güzel de çevresi kötü be kardeşim