Önce KDV girdi hayatımıza. İlk kez Alman sanayici Von Siemens tarafından önerilen ancak ilk defa 1948 yılında Fransa'da uygulanan KDV, önceleri sadece imalat aşamasında uygulansa da 1954 yılından başlayarak tüketim tipi vergiye dönüştü. Bizim hayatımıza ise 1985 yılında girdi.

Sonra 2002 yılında Özel Tüketim Vergisi ile tanıştık. ÖTV temel itibariyle lüks tüketim eşyalarından ek vergi alınmasına dayanıyor. Ancak ÖTV ödediğimiz ürünlere baktığınızda bugünün yaşam koşullarında en temel ihtiyaç ürünlerimizi de görmeniz mümkün. 'Nasıl olsa millet en başında bu ürünlere ÖTV ödemeye alıştı, devam' mantığı ile vergi almayı sürdürüyorlar.

Özel İletişim Vergisi ise, 17 Ağustos 1999 Marmara depremi ile hayatımıza girdi. Deprem nedeniyle içinde bulunulan kaotik durumun yol açtığı ekonomik kayıpları bir nebze de olsa giderilmesi amacıyla bir defaya mahsus olarak alınması planlandı. Öyle ki ismi de o dönem ‘Dayanışma Vergisi’ olarak biliniyordu. 26 Kasım 1999’da kabul edilen kanunla hayatımıza giren ÖİV 31.12.2003 tarihine kadar uygulanacaktı. Bir kere ödemeye başlamıştık, bundan vazgeçilir miydi? ÖİV, 18 Kasım 2005 tarihinde yayınlanan Özel İletişim Vergisi genel Tebliği ile 6802 Sayılı Gider Vergileri Kanunu’nun 39. Maddesine eklendi ve kalıcı hale getirildi. İlk düzenlemede yüzde 25 olan ÖİV oranı daha sonra cep telefonu görüşmelerinde yüzde 25, sabit telefon görüşmelerinde yüzde 15, veri ve internet hizmetlerinde yüzde 5 olarak uygulandı. 1 Ocak 2018 çıkarılan torba yasa ile de vergi oranları yüzde 7.5'a sabitlendi. Telefon görüşmelerinde oran düşerken, veri ve internet erişiminde ise yüzde 5 olan oran yüzde 7.5’a yükseldi.

Şimdi gelelim konumuza. Korona virüs salgını ile birlikte uzaktan eğitimle tanıştık. Eskiler bilirler, Limasollu Naci vardı bir dönem. Mektupla İngilizce öğretirdi. Ama artık çağ değişti, teknoloji gelişti. Cebimizdeki telefonla anında bilgiye, eğitime ulaşabiliyoruz. En azından şanslı olanlarımız ulaşabiliyor.

EBA'nın çökmesini, internetin yavaşlamasını, onu bunu geçtim. Madem ki artık biz uzaktan eğitim yapacağız, madem ki bu eğitim teknoloji aletleriyle yapılacak o halde artık eğitim çağındaki her çocuğun elinde akıllı telefon, tablet ya da bilgisayar mutlaka bulunmalı. Bunun aksini söyleyebilecek olan var mı? Eğitim almak da her yurttaşın en temel hakkı olduğuna göre bu eğitime erişimi sağlayan araçların “özel” olma durumu yoktur, olamaz.

Benim de uzaktan eğitim alan bir oğlum var. Süreci yakından izliyorum. Öğretmenleri zaman zaman şöyle diyor; “çocuklar bir uygulama linki göndereceğim telefonunuza o programı kuralım” veya “çocuklar ders saatimiz kısıtlı ödevlerinizi Whatsapp'tan gönderin bana”. Uygulama kurabilmesi için, Whatsapp'tan mesaj gönderebilmesi için bir çocuğun elinde akıllı telefon olması lazım.

Peki şimdi de şuna bakalım: Cep telefonlarında ÖTV oranı vergi matrahı 640 TL'ye kadar olanlar cihazlar için yüzde 25, 640 TL – bin 500 TL arası olan cihazlar için yüzde 40 ve bin 500 TL’nin üzerindekiler için ise yüzde 50 olarak uygulanıyor. KDV oranı yüzde 18 olan telefonları, ayrıca yüzde 10 oranında da TRT bandrolüne tabi tutuluyor. Bu oranlar ek olarak cep telefonlarına 19 Mart’tan sonra Kültür ve Turizm Bakanlığı kesintisi adı altında yüzde 1’lik ek bir vergi daha gelmiş oldu. Böylece her bin TL’lik telefondan, toplam 835 TL’lik bir vergi tahsil ediliyor (Bin TL'lik telefon bulursanız tabi). Telefonu almakla da bitmiyor iş. Ona bir GSM hattı alıyorsunuz. Bu defa ÖİV ödemek zorundasınız. E internet olmadan bir işe yaramaz o telefon. Gelsin yeni vergiler.

Neyseki tablet ve bilgisayarlardan sadece yüzde 18 KDV almakla yetiniyorlar.

Eğitimin en temel araçlarının “özel” değil “genel” olduğunu ne zaman fark edecekler bakalım.

Bu arada pırlantada ÖTV hala 0. Yazıyla da yazalım, sıfır.

Teknolojik cihazlara (telefon, tablet, bilgisayar) ve internet erişimine sahip olmayan binlerce evladımızın olduğunu da unutmadık. Onlar hala en temel hakları olan eğitime ulaşamıyorlar.