Tüm zamanların en büyük şairi Nazım Hikmet'in 118'ci doğum yıldönümü bugün. Baskılarla,işkencelerle,hapislerle geçen bir ömür. Büyük ustayı bu doğum gününde bir anekdot ve bir şiiriyle analım; 1927 yılı cezaeviyle ilk tanışma yılıdır Nazım'ın. Kısa bir süre için de olsa Hopa Cezaevi'ne girmiştir. Beraat eder, ama peşini bırakmazlar. Bir arama sırasında cep defterinde 'Heraklit'i düşünürken' adlı şiirini bulurlar. Henüz Harf Devrimi yapılmamış. Latin harfleri yok. 'Herakliti düşünürken' aynı zamanda 'Her ekalliyeti (azınlığı) düşünürken' olarak da okunabiliyor.
Polis soruyor; ''Ya demek sen ekalliyetleri fitillemeye geldin?
''Efendim, Heraklit bir Yunan filozofu.''
''Üstelik de Yunan ha...Hesabını mahkemede verirsin.''
Mahkemede hakimler vardır. Aklanır...
Usta şairi başını derde sokan ''Heraklit'' şirinin bir bölümüyle bir kez daha analım:
“......Ben bu soğukta
Burda kalamazdım bu kadar çok.
Anlamasam akan suyun lisanını
Kim bilir belki de böyle bir akşam,
böyle bir akşam
Heraklit alnını
yeşil gözlü zeytinliklerde akan
suya eğdi
ve dedi;
'Herşey değişip akmada
bu hal beni hayran bırakmada...'
Heraklit,Heraklit! ne akıştır bu!
Ne akıştır ki bu ,
Ne evveli var, ne sonu.
Ne akıştır ki bu, dalgalarında
dağlıdır alnı en mukaddes putun
Kızgın demir damgasıyla sukutun.
Gebedir her sukut bir yükselişe
Kabil mi durmak
bu köpürmüş gelişe?
Heraklit, Heraklit !
akar suya kabil mi vurmak kilit?”
Nazım'ın bu şiir dolayısıyla gözaltına alınması beni 1971 faşizm günlerine götürdü. Bir ev baskınında kitaplıkta Lenin'in bir kitabı bulunur. Kitabın kapağında V.I. Lenin ibaresini gören Komiser, zabıt tutan memura seslenir; ''Yaz oğlum, kitabın yazarı Altıncı Lenin!''
İşte 50 yılda alınan yol bu.
İyi ki doğdun koca şair. Bu ülkeye çok şey verdin, bu devlet senden çok şey aldı. Ne mutlu bize ki çok geç de olsa değerini anlayabildik...