Çok uzaklarda yuvarlanıyor başım
Oturuyor 19 yaşım...
(Nâzım Hikmet)
Kıbrıs türküsüdür  “Mağusa Limanı” :
“Mağusa Limanı limandır liman
Beni öldürende yoktur din iman
Uyan Alim uyan, uyanmaz oldun
Yedi bıçak yarasına dayanmaz oldun…” 
"Ali İsmail Korkmaz Türküsü" olarak da bilinir 7 yıldır...
***
Onun "dayanamadığı", bıçak yarası değildir.
Kalleşçe atılmış çelmeler, tekmeler, yumruklardır...
***
Daha 19'undaydı Ali İsmail…
Onun "dayanamadığı", “Vurmayın öldüm” dedikçe durmayanlardı.
Vura vura canını alanlardı!.. 
***
Onun "dayanamadığı", karanlıkta pusuyu kuranlardı.
Sivil faşistlerdi!
***
Onun "dayanamadığı", hiçbir "namuslu"nun unutmayacağı/ unutturmayacağı" atılan son tekme"ydi!
***
Onun "dayanamadığı", lincin ardından gittiği hastanede Hipokrat yeminine sadık kalmayan doktorun umursamazlığı, hastane polisinin  duyarsızlığıydı.
“İfadeni ver öyle gel” diyenlerdi!..
**
Onun dayanamadığı, "iyi hâlden" indirim alan katili polislerdi.
Onun "dayanamadığı", son tekmeyi atan sanık polisin "tekme attığı ayağı için sağ ayak bileğinde çatlak" iddiasıyla rapor alıp, şikayetçi olmasıydı!
Ayrıca;
Utanmadan sıkılmadan  bir de "mağdur" sıfatıyla Gezi Davası'nda "müdahil" olmak isteyenlerdi.
***
Onun "dayanamadığı", dönemin Eskişehir Valisi'ydi. 
Hani; "Arkadaşları dövüp suçu polise atıyorlar” diyen "Vali Bey"...
***
Onun "dayanamadığı", televizyonda  alt yazılarda, “Ali İsmail Korkmaz öldü” yazmasıydı . 
Oysa "öldürülmüştü"...
"Ali İsmail Korkmaz öldürüldü!.."
***
Onun "dayanamadığı", annesinin “Çok acı çekmiştir yavrum dövdüler tekmelediler, keşke kurşunlasalardı” sözleriydi...
***
Onun "dayanamadığı", Anne Emel'in ağıtıydı;
"Oğul oğul oğul / Evimin ışığıydın sen / Ali İsmail’imdin sen / Yanarım şimdi yoksun sen / Kara haber şer olurmuş / Sevincime kan doldurmuş / Yudum yudum büyüttüğüm / Yavruma pusu kurulmuş /Ah o yollar yasım tutsun..."
***
Onun "dayamadığı", Emel Anne'nin; “Bugün sabah odasına gittim, oturdum yine. 'Yavrum seni çok özledim. Bir kere rüyama gel' dedim. Ali’yi hiç rüyamda görmedim, o kadar istiyorum ki... Gelmiyor.” sözleriydi.
Bir anneye evlât acısı yaşatanlar, duyuyor musunuz bu feryadı?
***
Onun "dayanamadığı", canından ayrılmak zorunda kalan, tuğla taşıyarak evlâdını okutmaya çalışan inşaat işçisi baba...
O evlâdının düşlerinin peşinde koşan Şehap Korkmaz'dı!..
***
Onun "dayanamadığı", İçişleri Bakanlığı'nın, ailesine 650 bin TL manevi, 57 bin 180 TL maddi olmak üzere, 707 bin 180 TL tazminat ödemeye mahkum edilmesiydi.
***
Onun "dayanamadığı", odasında, ‘anne bunlara dokunma, bunları köy okullarına göndereceğim" dediği kitaplarıydı. 
***
Her 10 Temmuz'da ateş düşer yüreklerimize.
Canımız acır!
Sonra...
Onun, "Her düzen kendi isyancısını oluşturur!" başlıklı el yazısıyla yazdığı mektubundan satırlar akla gelir;
(...)
"Çekilen acılar ve verilen canlar hep fedakarlık olarak tanımlanır. Ama bu fedakarlıkların sonu yoktur ki...
Her zaman düzenden memnun olmayan kesim vardır. Ve korkarım düzen çoğu zaman bu yollarla değiştirilmekte.
Tüm bu sebeplerden ötürü, ben her türlü düzene karşıyım.
İnsan tektir, hürdür.
Dizginlenmemelidir..."
***
Bugün 
10 Temmuz… 
Bir delikanlıyı...
"O Hep 19'unda" Ali İsmail Korkmaz'ı döverek öldürdüler Eskişehir sokaklarında!..
***
Ali İsmail 19 yaşındaydı.
Sopalarla, tekmelerle "nefes alamıyorum" dedikçe döve döve öldürdüler.
Utanmadan "stres atıyoruz" dediler...
***
"Bugün Ali İsmail’in 19 yaşına takılı kaldığı gün!
Bedeninin aramızdan ayrıldığı ama adının sonsuza ulaştığı gün.
Bugün O’nu analım, anısını yaşatalım olur mu!
Ben adını yazayım, gerisini siz tamamlayın;
Ali İsmail Korkmaz ..."
yazdı avukat ağabeyi
Gürkan Korkmaz.
***
Biz de tamamlayalım... Ali İsmail Korkmaz!
O, gülümsemeni, doğa, hayvan, insan, Fenerbahçe sevgini.
O, kanatlarından vuruluşunu.
O, büyük acını, derin yasını, yüreğimizdeki yangın yerini.
O, Emel Ana'nın 3 günde saçını beyazlatanları.
O, “iyi hâl alan” katillerini!.. 
Unutursak kalbimiz kurusun!..
"Bugün 
Günlerden
ALİ İSMAİL KORKMAZ..."