Keşke 2022’nin tamamı, ilk günleri gibi geçse. Tesadüfler üst üste geldi, altı gündür dağ bayır geziyorum. Tanıyanlar toprak sevdamı bilir, daha ne isterim? Ama Bergama Kozak Yaylası bir başka güzel oldu. Göz alabildiğine yeşil bir yayla havasında olma nedenimiz de sadece İzmir için değil tüm ülke adına yeni başlangıçların müjdeleyicisi olabilir.

Çoban ateşi yakıldı.

Öyle bir ateş ki İzmir’de taşları yerinden oynatacak ve alevler tüm ülkeden ve özellikle Ankara ‘dan hissedilecek. İnanın abartmıyorum.

Milli mücadelenin en zorlu yılları… Kurtuluş Savaşı'na katılmaya karar veren köyler, geceleri birer Çoban Ateşi yakarak yakınlardaki köylere şu mesajı iletirler; “Ben de Mustafa Kemal Paşa'nın yanındayım!”

Kazım Karabekir Paşa hatıralarında Mustafa Kemal’e şöyle dediğini yazar;
“Anadolu’yu tayyareden (uçaktan) seyredebilseydiniz, Anadolu’da her gece on binlerce Çoban Ateşinin yandığını görürdünüz…”

Bugün Türk tarımında karşımıza çıkan tablo yeni çoban ateşlerini zorunlu kılıyor.

***

Ağır girdi maliyetleri altında tarım çökmek üzere, köyler boşalıyor, şehirlerdeki milyonlar sağlıklı ve ucuz gıdadan mahrum kalıyor. Çoban Ateşi eğer sönmeden yanarsa bu gidişatı farklılaştırabilir.

Bir süredir İzmir’de, ‘Başka Tarım Mümkün’ başlığı altında küçük üreticileri ve kooperatifleri güçlendirmeye yönelik strateji uygulanıyor. Atalık tohumlar ve yerli ırklar destekleniyor. Mera hayvancılığı teşvik edilerek aşırı su tüketimine neden olan yem bitkileri kademeli azaltılıyor.

Şimdi Bergama’dan başlatılan Mera İzmir projesiyle, İzmir’in çobanlarına verilecek destekle başlayacak zincirle küçükbaş hayvancılık sistemli olarak büyütülecek.

Şöyle…

10 kişilik bir ekiple, İzmir’in tüm ilçelerindeki köyler tek tek ziyaret edilerek çoban ve küçük üreticilerin istatistikleri çıkartıldı. 946 köy ziyaret edildi. Bunların 584’ünde mera hayvancılığının devam ettiği görüldü. Toplamda en az 478 bin 104 mera hayvanı olduğu tespit edildi. Yıllardır envanter denilerek bir türlü toplanamayan sayılara nihayet ulaşıldı.

Veriler, Büyükşehir Belediyesi’nin yeni kurduğu tarım şirketi Baysan’a iletildi ve satın alma planlaması yapıldı.

***

Küçükbaş hayvancılık yapan kooperatiflerden 7.5 milyon litre koyun sütü ve 5 milyon keçi sütü, toplam 12.5 milyon litre küçükbaş sütü alımı yapılacak. Ayrıca 5 bin 300 kara sığır ve 50 bin koyun satın alınacak. Alımlar kooperatifler üzerinden yapılacak ama süt ve etlerin çobanlardan alınması şart koşulacak.

İlk olarak Bergama ve Kınık’tan 258 çobanla ürün alım anlaşması imzalandı. Avanslar dağıtıldı.

Piyasanın üzerinde fiyat ödeneceği de şimdiden açıklandı. 8 TL olan koyun sütüne 11.6 TL olan keçi sütüne ise 10 lira ödenecek.

Süt alım anlaşması için, hayvanların asgari yedi ay merada otlaması zorunlu tutuluyor. Dana ve koyun alımlarında da piyasa fiyatlarından yüzde beş daha fazla bir bedelle alım yapılacak. Alınan et ve sütler, Baysan’ın Bayındır ve Ödemiş’teki süt ve et tesislerinde işlenecek. Et ve sütler Halkın Bakkallarında halka satılacak.

Buraya kadar müthiş bir sistemden söz ediyoruz. Ayrıca bu formülle süt alımları artık sadece sınırlı sayıda kooperatiften değil küçükbaş hayvan üreticiliği yapan tüm kooperatiflerden yapılacak. Tröstleşen, holding gibi davranan kooperatifler de kendilerine çeki düzen vermek durumunda kalacak.

Evet bu sıradan bir ateş değil! Ancak elbette sonrası da önemli. Sistemin diğer ayaklarının da iyi işletilmesi, özenle üretilen et ve sütün tüketiciye makul fiyatlarla sunulması, kurulan fabrikanın UHT süt üretecek kapasitede olması da önemli. Ama bu kısım da başarılırsa, Türkiye’de yeni bir döngü başlayacak demektir.

***

Nihai strateji ise az sayıda kalan üreticiyi, besiciyi yerinde tutmak olmalı. Başkan Soyer, bu hedefi ”Çobanlarımızın çocukları da çoban olmayı arzu ettiklerinde amacımıza ulaşacağız demektir” diye açıklıyor.

Böyle bir döngü ile küçükbaş hayvancılığı desteklemek bu kadar kolay olacaksa devlet neden yapmıyor diye sorabilirsiniz.

Bağımsızlığa, milli iradeye, ithalatla sofrasına düşeni değil toprağında üreterek kendi çiftçisini destekleyen çoban ateşleri çoktan söndüğü içindir.

Umarız bir ulus yine İzmir’den silkelenip kendine gelir ve gökyüzünden baktığımızda onbinlerce çoban ateşinin yandığını görürüz.