Serbest muhasebeci mali müşavir ya da yeminli mali müşavir değilim. Ancak 4857 sayılı iş kanunu az-çok bilirim. Aslında, sözünü ettiğim kanunun hem işverenler, hem de tüm çalışanlar tarafından da “su gibi bilinmesi gerekir” şekline düşünenlerdenim. Kanuna ulaşmak, yani maddelerine ulaşıp, okuyup öğrenmek de, o kadar kolay ki; bilgisayar ya da akıllı cihazınızdan, arama motoruna “4857 sayılı iş kanunu” yazdınız mı, şırak karşınızda…

“Ara sıra da olsa şiirle ya da alıntılarla başlardın yazılarına İbrahim! Hayırdır, ne oldu da kanunla, yasayla başladın?” şeklinde düşündüğünüzü hisseder gibiyim, hemen konuya gireceğim;

Geçen hafta Galatasaray takımı, evinde Sivasspor’u ağırladı. Kabul etmeli ki, bu sezon Sivasspor, eski, güçlü görüntüsünde değil… Nasıl olsun ki? En etkili futbolcularını başka takımlara kaptırdılar ya da yeni bir değişim hareketi içerisine girip, yavaş yavaş da olsa takımlarını yeniliyorlar. Ve elbet ki, her yenilemenin bir alışma süreci var. Ve öyle gözüküyor ki, Sivasspor takımı, bahsini ettiğim süreci bu sezon yaşıyor. Galatasaray ise Süper Ligdeki oturmuş ve çok da inişli-çıkışlı bir grafik sergilemeyen ekiplerden biri... Ama ve kâğıt üzerinde Galatasaray üstün gibi görünse de, müsabaka 2-2’lik beraberlikle sonuçlandı. Elbette uzatmalarıyla birlikte 99 dakika olan toplam süre içerisinde, her iki ekip adına da onlarca olumsuzluk sayabiliriz, sonuca etki ettiğini söyleyebileceğimiz…

Ancak, öyle bir etken daha vardı ki, sanıyorum tüm olumsuzlukların önüne geçti!

Müsabakanın sona ermesiyle birlikte, yayıncı kuruluşa röportaj veren Galatasaray’ın 10 numaralı oyuncusu Younes Belhanda, bu olumsuzluğu, öyle bir açıkladı ki, pir açıkladı; Ali Sami Yen Spor Kompleksinin yemyeşil olması gerekirken, patates tarlasında dönen zeminiydi sorun!

Yakın çekimlerde, daha belirgin göze çarpan, özellikle de son kar yağışında iyice bozulan zeminde neden hala oynamakta bir takım ısrar eder, o başka bir soru? Çünkü, sporcu sağlığı sadece Galatasaraylı sporcuları değil, o sahada maça çıkan, antrenman yapan tüm sporcuları kapsar. Ve bozuk zemin nedeniyle, sadece Galatasaraylılar değil, sahadan faydalananların tümü etkilenir bu olumsuz durumdan…

Peki;

Müsabakaların bozuk zeminlerde oynanmasına müsaade eden Türkiye Futbol Federasyonu mu (TFF), olası sakatlıkların faturasını ödeyecek? Ki, bazı faturalar ödenemez! Bilmenizi isterim ki, bir Süper Lig müsabakasına iki ya da üç temsilci gönderen TFF, stadın jeneratöründen, yangın tüplerine, tuvaletlerinin sabunluğundan, güvenlik kamerasına kadar birçok kriteri kontrol ettirmeyi biliyor da bozuk zeminleri mi bilmiyor? Aynı şekilde Galatasaray yönetimi görmüyor mu bu sahada futbol oynanmaması gerektiğini ya da bilmiyor mu?

Galatasaray takımında yaklaşık dört senesini geçiren Belhanda’nın futbol anlayışını tartışabiliriz. Aynı şekilde Galatasaray’a ve ülkemize katkısını da… Ve hatta aldığı paranın hakkını tam olarak verip vermediğini de… Ancak kabul etmeli ki, Belhanda, açıklamalarıyla, yüzde yüz doğru tespitlerde bulunmuş ve samimi şekilde doğruları haykırmıştır.

Gelelim 4857 sayılı iş kanunu meselesine;

Kanunda “Feshin geçerli sebebe dayandırılması” diye bir madde var; madde 18… Kısaca diyor ki, birini işten çıkarabilirsin ama işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayandır!

Her ne kadar profesyonel sporcular iş kanununa tabi değilse de, benzer şekilde Galatasaray yönetimi de, Belhanda’nın bozuk zemin açıklamalarını bahane ederek, sözleşmesini haklı feshe dayandırıp, ödeyecekleri tazminatı düşürecek ve ceza kesecekler. Belhanda’dan kurtulmaları da cabası!

Ancak çok merak ediyorum;

Belhanda’nın Fransızca verdiği röportajı o an eksik ve yanlış çeviren tercüman ile maçın ardından basın toplantısında, zemin hakkında hemen hemen aynı şeyleri söyleyen Teknik Direktör Fatih Terim’in akıbeti ne olacak?

Ha, bir de, boşa çıkan 10 numaralı forma var! Sizce kim giyer?

Dipnot; “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”. Atasözü.