Eski Ramazanlarda bütün kanallar sayın Nurhan Damcıoğlu’nun peşine düşerlerdi. Bu sene Ramazan ayı Nisan ayına denk geldi. Yani içinde 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nı da kutladık. Milli bayramların önünde ve arkasında ben de Ramazan ayındaki Nurhan Damcıoğlu’na dönerim. Sağolsun dostlarımız anaokulundan huzurevine, Rotary Kulübü'nden köy kahvesine kadar her yerde konuşmaya çağırırlar. Ben de gücüm yettiğince gitmeye, dilimin döndüğünce anlatmaya çalışırım.
İşte o yoğunluktan geçen Salı yazımı yazamamıştım. Siyasette; 24 saat çok uzun bir süredir, derler. Zaten haftada bir gün yazıyorken bu süre iki haftaya çıkınca bu kez hangi konuyu yazacağımı şaşırdım. 
En iyisi kısa kısa bir kaç konuya değinmek olacak.
Önce 6’lı masadan başlayalım. Çok şükür altı lider masayı devirmeden masadan kalktılar ve bize;
“Aman ormancı türküsünü”söyletmediler. Dahası; “Cumhurbaşkanı adaylığı konusunda liderler olarak birçok kez vurguladığımız gibi uzlaşmacı, özgürlükçü, demokratik değerleri içselleştirmiş, milletimizin tamamını kucaklayan, siyasi ahlak ilkelerini benimseyen, liyakat sahibi bir aday belirleyeceğiz” diye ortak açıklama yaptılar. Yani; ben değil BİZ dilini kullandılar. Benim için haftanın en olumlu gelişmesi buydu.
Patronu, zam isteyen Temel’e çıkışmış; “Bu zam isteği de nereden çıktı?”
“Pizum uşak pu sene okula paşladu da efendum!” demiş Temel.
Patron daha da kızarak bağırmış; “İyi de kitapları zaten hükümetimiz veriyor, kırtasiyesi kaç para tutacak da utanmadan bu kadar zam istiyorsun?”
“Mesele kırtasiye değul efendum!” demiş Temel ezile büzüle “Pizum Uşak okulda bazı çocuklarun günde üç öğün yemek yeduklerinu öğrenmuş de...”
Sayın Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği elektrikleri kesilen aile “benim çocuklarım da süt içmeli, ders çalışması için elektriğimiz olmalı, doğal gazımız yanmalı” diye feryat etmiş.
Türkiye’de şu anda 280 bin abonenin elektriği kesikmiş. Sayın Cumhurbaşkanımızın tavsiyesini dinleyip üç çocuk yaptılarsa, en az 740 bin çocuk karanlıkta oturuyor demektir. Elektrik faturasını bile ödeyemediklerine göre bu çocukların karnı da açtır.
Uzun bir yurt dışı seyahatinden dönen Temel, öfkeyle bağırmış Fadime’ye, “Yazuklar olsun Fadume! Penu şampiyon pir atletle aldatmişsun!”
Fadime gayet rahat cevap vermiş; “Vallahi sana yalan söylemişler Temel! Yüz metreyi 16 saniyede zor koşan pirune hiç şampiyon mu denur?”
Enerji Bakanımız da Fadime misali savunma yapıyor; “Efendim Kılıçdaroğlu’nun ziyaret ettiği evin elektriği kesik değildi!”
Yahu bizim derdimiz o atletin şampiyon olup olmaması değil Fadime’nin Temel’i aldatması.
Artık kelime oyunlarını bırakın da milletin halini görün.
Bakın, burnumuzun dibinde, Yunanistan’da asgari ücret 569 avrodan 613 avroya yükseltildi.
Yani 9700 lira.
Neyse ki hiç iyi şeyler de olmuyor değil. Sayın Nebati; 'Gerekirse ecdadımız gibi gemileri karadan yürütüp, ekonomide başarı hikayeleri yazacağız' diye müjdeyi vermiş.
Doksaklık Temel doktora gidip; “Moralim çok pozuk!” demiş “Asker arkadaşum Dursun her gün yeni bir çapkinluk hikayesinu anlatayi, ben ne edeceğumi şaşirdum!”
Doktor sakinleştirmiş Temel’i; “Unutmamak için akşamdan hikayelerini yaz, ertesi günü gidip sen de anlat!”
Sayın Nebati, biz de Temel gibi hikaye dinlemekten bıktık.
Hani Ezgi’nin Günlüğü şarkısında;
“Ben artık şarkı dinlemek değil
Şarkı söylemek istiyorum!” der ya...
Biz de artık hikaye dinlemek değil; insan onuruna yakışır şekilde yaşamak istiyoruz.
Son bir fıkra ile bitirelim yazımızı.
Turist bir kadına tecavüz edilmiş. Şüpheli 8 kişi teşhis  için sıraya dizilmiş.
Kadın teşhis için odaya girer girmez, Temel öne fırlamış ve haykırmış;
“İşte bu karidur komiserum!”
Sayın Cumhurbaşkanımız  ne yapsa aklıma bu fıkra gelir oldu.
Devleti ve ülkeyi bu hale getiren de  o öne fırlayıp bağıran da...
20 yılda ekonomimizi de demokrasimizi de getirdiğiniz nokta ortada.
Bizim artık bağırmaya çağırmaya, anlatılan başarı hikayelerine aldırdığımız yok.
Yani, sizin anlayacağınız;
Bizim, mitinginizdeki teyze gibi sayın Erdoğan’ın bir yerinin kılı olmaya hiç niyetimiz yok.
Biz Tarkan’ın şarkısındaki gibi;
Yirmi yıldır yaptıklarınıza kıl oluyoruz!