Aylardır siyasetle yatıp siyasetle kalkıyoruz. İçimiz dışımız siyaset oldu. Ama ne siyaset; hakaret, tehdit, yalan, iftira ne ararsanız var. Haber bültenlerini izleyin, küfür hazineniz zenginleşsin.

Sandığa beş gün kala siyasetten beş dakikalığına uzaklaşalım; bir zamanların eğlencesi, oyunu, siyasetin pek ulaşamadığı bir dalı, futbolu kıyısından köşesinden irdeleyelim.

Aslında bir yazıya sığacak gibi değil.

Futbol Federasyonu'ndan mı söz edelim? Merkez Hakem Kurulu'ndan mı? VAR Sistemi'nden mi?Hakem hatalarından mı? Süper Lig'den mi? Yoksa hepsinden bir parça alan son yılların en çok konuşulan takımı Başakşehir'den mi...?

Kuruluş yıllarını göz önüne almazsanız İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nden sonra Başakşehir adını alışının 5 yıllık bir geçmişi var.

Başkanı Saray'la akraba. Kulüpler birliğinde de oldukça etkililer.

Aslında iyi top koşturan futbolcuları var. Ancak gazeteci döven, hakemi tartaklayan, çirkin politika yapan, yüz kızartıcı suçlara bulaştığı iddia edilen topçular da bu takımda.

Zeki ve çevik olduklarını inkar edemezsiniz de ya sonrası?
(Hakemler tarafından kollanılıyor, VAR Sistemi onlar için kuruldu, federasyon çekiniyor) İddialara somut hiçbir cevap veremiyorlar. Peki nedir sebebi?

Sebebi Erdoğan'ın açıklamalarında olabilir mi?

''Başakşehir'i ben kurdum. Başakşehir şampiyonluğu yakalarsa, bu da tabii devrimdir. Yani illa onbinlerin ya da milyonların izlediği takımlar değil, demek ki binlerin izlediği takımlar da şampiyon olabiliyormuş.''

Erdoğan partisinin Başakşehir ilçe Kongresi'nde de hızını alamıyor;

''Aniden bir sürpriz yapar gelirim. Trübinleri boş görürsem olmaz.''

Bu gazla 27 otobüsle Galatasaray deplasmanına gidiyorlar. Söylenen, yol parası, maç bileti, artı yemek 10 lira. Ortalama seyircisi 400-500. Ancak üç büyüklerin maçlarında 15 bini geçiyorlar. Onlar da üç büyükleri izlemeye giden seyirciler. Aslında trübündekileri taraftar olarak nitelemek de yanlış. Tamamına yakını seyirci.

Başakşehir'deki okullardan öğrencilerin zorla maçlara götürüldüğü söyleniyor.

Peki mali durumları? 'Hiç borcumuz yok' diyorlar da bu kadar ünlü futbolcuya ne veriyorlar.

Tamam Süper Lig'den aldıkları para her geçen gün artıyor ama asıl sponsorlar kimler?

İstanbul Belediyesi ya da onun gösterdiği şirketler ne katkıda bulunuyor, orası meçhul.

Takıma niye ''Akbil' diyorlar acaba?

İnsanın aklına gelmiyor değil; acaba cilalayıp, parlatıp şampiyon yapıp babalar gibi Katar'a mı pazarlayacaklar? Belki de işletme hakkını devrederler(!).

Neler gördük... Kayserili Cumhurbaşkanı döneminde 2 Kayseri takımı ligde top koşturuyordu. Kasımpaşalı Başbakan zamanında Kasımpaşa'nın dokunulmazlığı vardı.

Melih Gökçek döneminde Osmanlıspor' parlatılıyordu.

Konyaspor,Konyalı Başbakan döneminde altın devrini yaşadı.

Şimdilerde Başakşehir'e yapılan destek de ortada.

Ama bu koruyucular gidince hepsi pike yaptı.

Siyasetin futbolu kullanmasına aslında pek yabancı değiliz de, burada futbolun da siyaseti kullanması garip bir olgu.

Siyaset konuşmayacağız dedik, herşey öylesine kirlenmiş ki futbol yazısında bile futboldan değil siyasetten söz ettik. İktidar yanlısı Sabah gazetesindeki bir makalenin son cümlesiyle kapatalım; ''Aldığı darbeyle burnundan kan gelen futbolcuya sarı kart gösteren ve Arda'nın elle aldığı topu görmeyen, mide bulandırıcı yönetim anlayışıyla Türkiye'nin en sevimsiz takımı Başakşehir Şampiyon olabilir, ama Türk futbolu hiçbir yere varamaz.''