İsraf, maalesef gelişmişinden gelişmemişine dünyanın hemen her ülkesinde az ya da çok var olan bir kavram.

İnsanın tüketemeyeceğinden fazlasına sahip olması ve sonrasında tüketemediğinin yok yere çöpe gitmesidir israf.

Doğada israf eden tek varlık biziz.

Misal; aslanın avı hiçbir zaman israf olmaz, çöpe dönüşmez, çevre kirliliği yaratmaz, doğaya zarar vermez, ekosistemi bozmaz. Aslan bir tane avlar, yiyebileceğini yer; kalanı sırtlanları, kuşları besler, toprağa gübre olur.

Maalesef insanoğlu ihtiyacı kadarı ile yetinmeyi öğrenemiyor, bir türlü.

Bugün çöpe giden yiyeceğin, giyeceğin, eşyanın haddi hesabı yok.

Özellikle gıda israfı insanlığın temel sorunlarından biri haline geldi. Birkaç istatistik paylaşayım sizlerle:

• ABD'de her yıl 38 milyon ton, Japonya'da 19 milyon ton yemek çöpe gidiyor.

• Kanada'da israf edilen yemeklerin maddi değeri 31 milyar dolar.

• İspanya'da sadece evlerdeki yemek israfı yılda yaklaşık 3 milyar Euro ediyor.

• Türkiye’de 2018 yılı rakamlarına göre; günde 4.9 milyon, yılda 1.7 milyar adet ekmek çöpe gidiyor. Her yıl 18 milyon ton sebze ve meyveyi de yine çöpe atıyoruz.

• Tüm bu israfın parasal değerinin ise yıllık 214 milyar lira olduğu tahmin ediliyor. Yani 214 milyar liralık gıda, kimseye fayda sağlayamadan boşa harcanıyor.

Türkiye’de çöpe giden gıdalarla iyi beslenebilecek çocukları; aç yatmayacak insanları düşününce inanın sinirimden oturup ağlayasım geliyor.

Sonra sokaklardaki, barınaklardaki hayvanları düşünüyorum. Çöpe giden tonlarca gıdanın küçücük bir bölümü bile aç hayvan bırakmazdı, diyorum. Saçımı, başımı yolasım geliyor.

Gıda israfına çare bulmak bu kadar zor mu?

Bireysel anlamda, ihtiyacımız kadarını almak israfın önüne geçmek için atılacak ilk adım.

Fazlası olduğunda ise yiyeceğimizi ayrıştırmayı öğrenmemiz önemli. Ayrıştırdığımız yiyecek, sokaktaki bir canı doyurabilir ve sonuç itibarıyla boşa gitmemiş olur.

Ama gıda israfı devlet politikası olarak ele alınması gereken bir konu. Farkındalık yaratmak, toplumu bilinçlendirmek gerekli.

Tabii bu noktada STK’ların da devreye girmesinin fark yaratacağına inananlardanım.

Örneğin çok sayıda insanın bir arada olduğu ve düzenli yemek çıkan; oteller, okullar, holdingler, zincir restoranlar vs. gibi alanlardaki yemek atıkları ayrıştırılırsa israfın önüne geçilebilir.

Bu tip kurumlar STK’larla işbirliği yaparak fazla gıdanın ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmasını sağlayabilir.

***

Hayvanlarla ilgili İzmir’de bu anlamda çaba gösteren birçok kurum var. HAYTAP’ın da girişimleri ile Migros, Balçova Termal Otel, Kırçiçeği, Özdilek gibi kurumlar gıdaların israf edilmesi yerine sahipsiz canlara ulaştırılması için düzenli olarak çalışıyor.

Bu örneklerin artarak kent geneline yayılması ile hem israfın önüne geçmek hem de aç karınları doyurmak mümkün.