Bugün tüm ülkeleri yakından ilgilendiren konular nedir? İnsan hakları, demokrasi, çevre, globalleşmenin ötelenmesi, ekonomi, yöreselleşme. Tüm bunların gerçekleşmesi için temelde yatan tek unsur ise “UZLAŞMA”dır. Uzlaşmış toplum yaratılırsa, sorunlar çözümlenir. Bu unsuru yaratırken, etnik, mezhep, kültür işçi işveren çatışmalarını aşmak zorundayız. Kimsenin kimseyi “İFNA” etmesi mümkün olmadığına göre, demokraside sorunların çözümü “UZLAŞMADAN” geçer.
Demokrasiyi kökleştirmek için kalkınma şarttır. Bunun temelinde de sanayileşme ve büyüme yatar. Bunu sağlamak için öncelikle nüfus artışını makul bir düzeye çekmek, bunun yanı sıra çağdaş teknoloji ve bilgi birikimini yerinde kullanmak gerekir. Çağın gelişmeleri iyi değerlendirilirse, yönetim teknolojisinin,üretim teknolojisinden daha önemli olduğu görülür. Amerika’da, Amerikalı işçileri çalıştıran ancak yönetiminde birinin Amerikalı, diğerinin Japon olduğu iki ayrı fabrikadan, Japon yönetimindeki fabrika yüzde 40’lar düzeyinde fark atıyorsa bunu düşünmek gerek. İşçiye karar verme yetkisini tanıyan Japon işletme anlayışı bu üretim farklılığını sağlıyor. Eğer Türkiye 2020’li yıllar içerisinde iddialı olmak istiyorsa, şu andan itibaren insan eğitimine önem verilmeli, temel eğitimi 12 yıla çıkartarak, okulla öğrenciyi barışık hale getirecek bir yöntemle, bilgisayarı etkin kullanan ve en azından bir lisan bilen öğrenciyi topluma kazandırmalıdır. Bunun yanı sıra yeni bir vergi reformu mutlaka yapılmalıdır. Vergi oranları yeniden düzenlenmeli, aşağıya çekilmeli ve gri tabanda yaygınlaştırılmalıdır. Net-Brüt ücret arasındaki fark düşürülmeli, işçi çalıştıran sanayiciden ve cezalandırırcasına işçiye ödediği ücrete yakın bir ödeme de devlete ödemesi
kaldırılmalıdır. Kayıt dışı olan ekonomi kayıt içine alınmalıdır. Uluslararası ekonomik boyut içerisinde Türkiye'nin konumu son derece önem kazandı. Orta Asya'dan Trakya'ya kadar uzanan bölgede Türk Cumhuriyetlerinin dünyaya en önemli açılış kapılarından biri olmaya başladı ve bunu sağlayacak yatırımları yapmak için gerekli yabancı sermaye var. Özellikle Japonlar ve Çinliler. Ancak ekonomik istikrar olmayınca yabancı sermaye çekingen davranıyor. Başta parlamento olmak üzere idari yapı değiştirilmeli, yerel yönetimlere yetkiler verilmeli, hukuk, ticari ve sosyal hayatımızı düzenleyen geçerliliği kalmamış, eskimiş yasalar kaldırılmalıdır. Buna paralel olarak siyasi partilerimiz kendilerini yenilemeli, siyaset toplumun yeteneklerine açılmalı, partiler delege egemenliğinden kurtarılmalıdır. Tüm bunların oluşabilmesi için siyasi kararları alıp, tercihlerini ortaya koyacak, siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklik yapacak bir kadro gereklidir. Dünya ekonomisinde Amerika ve Avrupa egemen olma kavgasını verirken, bir başka büyük ekonomik güç Pasifik ekonomisi yarışta “BENDE VARIM” diyor. Teknoloji alan bir ülke konumundan, teknoloji ihraç eden ve dünya pazarında Amerika ve Avrupa’nın büyüklerine kafa tutan bu ekonomik yapıyı iyi irdelemek gerek. Bu ekonomik yapı içerisinde devlet alt yapı yatırımları ile bölgesel dengeyi sağlamak için yatırım alanlarının belirlenmesini özel sektör yapacaktır. Devlet 10 yıl destekleyecek öncelikli yatırımları belirleyecektir. Bunda kriter ihracata dönük sanayileşme ve hangi alanlarda rekabete dönük yatırımlar yapılabileceği olmalıdır. 2020’li yıllarda chip, bilgisayar teknolojisi öncelikli yatırımlar arasında yer almalıdır. Özelleştirmeye giderken mutlaka işsizlik sigortası tam anlamıyla işletilmelidir. Yapay zekanın kendini gösterdiği bir zamanda, robotlara hemen teslim olmamak için evrensel bir “HİKAYE”nin temel noktaları bu “UMUT” yaklaşımlarıdır. Bunları kim ne kadar önemsiyor,hem seçmen hem de yönetme arzusunda olanların yaklaşımları ortaya koyacaktır.