Yeni tip coronavirüs salgını hepimizi fena korkuttu.

Korkuyor olmak aslında kötü bir şey değil. Korku, hayatta kalmamızı sağlayan en önemli ve ilkel his. Ama tabii ki abartmamak şartıyla.

Hani, ‘her şeyin fazlası zarardır’ derler ya; korkunun da fazlası zarar. Örneğin bu günlerde bağışıklığımıza çok dikkat etmemiz gerekiyor. Ve bağışıklığın en büyük düşmanlarından biri de stres. Yani aşırı korku, panik ve kaygı hali stres seviyemizi artırıp bize daha büyük zarar verebilir.

Bu yüzden de, bardağın dolu tarafına odaklanmak önemli.

***

Şimdi diyeceksiniz ki, bardağın dolu tarafı mı vardı?

Var elbette.

Geçtiğimiz gün evin zorunlu alışverişini yapmak ve biraz da bacaklarımı çalıştırmak için tüm tedbirlerimi alarak dışarı çıktım.

Dışarda çok az insan vardı. Var olanlarla da sosyal mesafemi koruyup sahile doğru hızlıca yürüyüp geleyim dedim.

En çok dikkatimi çeken şey, çevrenin temizliği oldu.

Her zaman çöp içindeki sokaklar, abartmıyorum; Avrupa şehirlerinin temizliğine yaklaşmıştı.

Parklar mis gibiydi. Sahil sessiz, sakin, pırıl pırıldı.

Tek tük araba vardı caddelerde… O tozlu, puslu, benzin ve mazotun yarattığı zehirli havadan neredeyse eser kalmamıştı.

Biz eve kapandıkça, çevremiz de nefes almaya, kendini yenilemeye, temizlenip arınmaya başlamış.

İçimden “Doğa sanırım insanoğluna ders veriyor” diye geçirdim.

Evet, bir süre hepimiz cezalıyız. Bu arada da, güzel dünyamıza bilinçli veya bilinçsizce verdiğimiz zararın farkına varıp, bu virüs belasını atlattıktan sonra nasıl daha iyi insanlar oluruzu düşünmek için bol bol zamanımız olacak.

Mesela virüssüz günlerde de herkes kişisel hijyenine önem vermeye devam etse fena mı olur?

Tanımadığımız insanlara saygı göstererek, sosyal mesafeye dikkat etmeyi sürdürebiliriz mesela.

Virüssüz günlerde de çevremiz, sokaklarımız, parklarımız, sahillerimiz, ormanlarımız, biz dikkat edersek tertemiz kalabilir.

Gerekmedikçe araba kullanımını azaltarak, toplu taşımayı tercih edip havamızı temiz tutmak için çaba gösterebiliriz.

Sağlık çalışanları başta olmak üzere, günlük hayatta fark etmediğimiz birçok meslek grubunun ne kadar değerli olduğunu aklımızda tutup, onlara sahip olabildiğimiz için şu an hissettiğimiz minnet duygusunu hep koruyabiliriz.

Ailemizin, dostlarımızın önemini; sıradan gibi görünen buluşmaların toplaşmaların kıymetini şimdi daha iyi anlıyoruz. Mutluluk; özgürce dışarı adımını atıp, arkadaşlarınla içtiğin bir bardak çayda, hoş bir sohbette saklıymış. Küçük gibi görünen ama aslında değeri çok büyük anlarmış. Virüssüz günlerde bunu da hatırlamalı.

***

Bu dünyada aslında sınırlar olmadığını, insanlar arasında ayrım olmadığını, Çin’de olan bir felaketin aslında hepimizin felaketi olabildiğini anlayıp, daha fazla ‘sen ben kavgası’ yapmaktansa, biz olmayı öğrenmenin zamanıdır.

Aslında bunu bilmek için illa virüslere, ölümlere ihtiyacımız yok ama insanız işte; bazı şeyleri illa ki zor yoldan öğrenme gibi bir huyumuz var.

#Evdekalın, sağlıkla kalın, her şeye rağmen hayata pozitif kalın.