Emrah Ablak iyi bir karikatürist ve hikaye anlatıcısı. Sosyal medyadan yaptığı işleri takip edebilirsiniz. Ben çizgilerini ve yaşamın içinden çekip çıkardığı öyküleri seviyorum. Ortaya koyduğu inovasyon ile pek çok çizerin arasından sıyrıldı. Zihnindekilere hayat vermek için her zaman kullandığı kağıt ve kaleme, kamera ve tripod ekleyince çok daha fazla sayıda insana ulaştı. Sadece hikaye anlatmıyor, gençlere mesleğini nasıl yapabileceklerini de gösteriyor.

Geçtiğimiz gün Barış Özcan'la yaptığı bir söyleşide 17 yaşında bir genç Emrah Ablak'a, "Ben de çiziyorum ama neden sizin gibi bir kitleye ulaşamadım? Çizerek nasıl ünlü olurum?" diye sordu. Emrah Ablak gence, "Çok çizerek tecrübe edindiğinde" diye cevap verdi.

***

Geçtiğimiz günlerde tecrübeli gazeteci Cüneyt Özdemir, El Cezire televizyonuna ulaştığı kitle ve haberciliğiyle haber oldu. Haber aynı zamanda, Türkiye'deki yeni medya düzenini özetler gibi. Ana akımda yer bulamayan pek çok gazetecinin, mesleklerini sosyal medya ve yabancı haber ajansları vasıtasıyla sürdürdüğünü dile getiriyor.

Cüneyt Özdemir, Kanal D'den ayrıldıktan sonra ana akım medyada söyleyemediklerini bir kamera ve tripod ile yaptığı yayınlarda anlatmaya başlamış, başta Reza Zarrab davası olmak üzere pek çok konuyu başarıyla gündeme taşımıştı. Haberde, Cüneyt Özdemir'in YouTube yayınlarında ekrana çıkardığı isimlerle gündemi nasıl yakaladığı anlatılırken, diğer taraftan Türkiye'de gazeteciliğin geldiği durum "Silivri soğuktur" sözleriyle ifade ediliyor, siyasetin medyayı nasıl kıskacına aldığı ifade ediliyor.

Ayrıca Ruşen Çakır, Fatih Portakal gibi isimlerle YouTube gibi bir mecranın ana akım medyayla nasıl yer değiştirdiği, özellikle gençlerin artık sosyal medyadan haber aldığının altı çiziliyor.

Bir gün YouTube Türkiye'de yeniden kapanabilir, Halk TV'ye, Fox Tv'ye kilit vurulabilir ama medyada yaratılan boşluk Facebook gibi Instagram gibi farklı bir sosyal medya platformunda tekrar doldurulur. Çünkü gerçeklerin ortaya çıkmak gibi bir huyu, gerçek gazetecilerin de vicdanlarının sesi vardır. O sesi de susturmaya kimsenin gücü yetmez.

***

Steven McCurry, bir foto muhabiriyken 1984 yılında Hindistan'a gitmeye karar vermiş. Kaçak yollarla Pakistan’a geçerek Afganistan-Pakistan sınırındaki mülteci kampına biri fotoğraf makinesi ve tripodla gitmiş. Orada çalışırken 12 yaşlarındaki Afgan kızı Sharbat Gula’nın fotoğrafını böyle çekmiş. Yeşil gözlü, kırmızı başörtülü ve kameraya dikkatle bakan kızın fotoğrafı, National Geographic’in ön kapağında Haziran 1985’te çıkmış. Şarbat Gula’nın fotoğrafı sadece delici yeşil gözlü bir liseli kızın fotoğrafı değil, bir milletin savaştaki mücadelelerini ve halkının hayatını tasvir eden bir fotoğraf. Ve kısa zamanda çok popüler oldu. National Geographic, fotoğrafın başarısının ardından, Afgan kızları ve genç kadınları eğitmek amacıyla bir hayır kurumu olan Afgan Kızlar Fonu’nu kurdu. Sharbat Gula sayesinde pek çok Afgan kızı okuma şansına sahip oldu.

***

Herkes seçimlerinin sonucunu yaşar.

Elbette bir kamera ve tripodla, dünyaya veya size karşı duranlara savaş da açabilirsiniz...

Önemli olan kameranın önüne ya da arkasına geçmeden önceki süreci nasıl yönettiğinizdir...