Aslı Baykal... CHP Eski Genel Başkanı Deniz Baykal'ın kızı...
Geçtiğimiz günlerde CHP'den istifa etti. İstifadır, tek taraflı müessesedir. Kişinin en doğal hakkıdır.
Ancak istifa sonrası meydana gelen gelişmeler, konunun bir süre daha gündemde kalacağını ortaya koyuyor.
CHP Eski Genel Saymanı Mahmut Yıldız'ın hafta içinde ortaya attığı Halk TV ile ilgili iddialar oldukça ilginçti. Yıldız iddiasında, kuruluş masraflarını karşıladığı Halk TV'nin hisselerinin tamamının sonradan çıkan bir şirket yasası ile Deniz Baykal tarafından alındığını, Aslı Baykal'ın da babası adına kanalı 2 milyon dolara sattığını öne sürüyordu.
Aslı Baykal, konuyla ilgili soruyu yanıtlarken “Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Yalan, iftira ve şantaj devleti değildir” diyordu...
AKP'ye sorduğunuz “Rüşvet aldınız mı; yolsuzluk yaptınız mı?” sorularına verilen “Ezan susmaz,bayrak inmez; TOGG'u durduramazsınız” yanıtlarına ne kadar benziyor değil mi?
Ancak Aslı Baykal'ın CHP'den istifasından sonra AKP'ye mi geçeceği, yeni bir parti mi kuracağı söylentileri kulislerde yorumlanırken, yanıtı Halk TV polemiği üzerinden verdi. Sosyal medya üzerinden yanıtı şöyleydi Aslı Hanım'ın;
“Gayrimilli odağın iktidar olamayacağı bir teorik zemine katkıda bulunmaya çalışıyorum”
İşte bu açıklama bizi yollar öncesine götürdü. Kısaca özetleyelim;
Tarih 22 Şubat 2003... Yer İstanbul Beylerbeyi Seaport Restoran. Gecenin ilerleyen saatleri. Restoran müşterilere kapatılmış. Yalnızca iki masa var. Masalardan birinde CHP milletvekili Bülent Tanla ile daha sonra Star Medya Grup Başkanı olan Haluk Görgün var. Diğer masada ise Deniz Baykal ile Recep Tayyip Erdoğan oturuyor. Yemek sonrası her ikisinin de yüzleri gülmektedir. Daha sonra yemekle ilgili söylentiler yayılır. Ancak Baykal da Erdoğan da bu konuda tek kelime etmezler. Siyaset kulislerinde yıllar sonra yapılacak Erdoğan - Büyükanıt arasındaki 'Dolmabahçe Protokolü' gibi bir de 'Beylerbeyi Protokolü'nün varlığı tartışılmaktadır.
Şimdi biraz daha eskilere gidelim. 22 Aralık 2002. Yer bu kez Ankara. Mekan, zamanın CHP Genel Sekreter Yardımcısı Mehmet Sevigen'in evi. Bu kez yemekte Deniz Baykal, Önder Sav, Eşref Erdem, Bülent Tanla, Yaşar Nuri Öztürk ve Zülfü Livaneli bulunuyor. Konu, seçimlerde yüzde 34 oranında oy alarak birinci çıkan AKP ve milletvekili olamamasından dolayı hükümeti Abdullah Gül'e kurduran Erdoğan'ın durumu. Zira Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Erdoğan'ın milletvekili olmadan Başbakan olması yolundaki öneriyi reddetmiş, Ona parlamento yolunu kapatmıştı. Artık bir Anayasa değişikliği gerekmekteydi.
Deniz Baykal yemekte tavrını net olarak ortaya koyuyor ve şöyle diyordu;
- Bakın arkadaşlar! Yüzde 34 oy almış bir insana 'Milletvekili olmasın' diye yasak koymak çok uygun değil. Bu bizim demokrasi anlayışımıza yakışmaz.
Yemekte Baykal'a hak verenler ve karşı çıkanlar şiddetli bir tartışmaya girerler. Baykal karşı çıkanlara şöyle demektedir;
- Hayır, iki ay dayanamaz. Göreceksiniz iki ay dayanamayacak.
Bu tavra en fazla karşı çıkanlardan biri Zülfü Livaneli 'dir. İtirazlarını şöyle sürdürmektedir;
- Bu herhangi bir kişi değil. Bütün tarikatların birleşerek Erbakan'ın yerine seçtiği bir siyasetçi. Arkasında Avrupa, Amerika desteği var. Program, Türkiye'yi ılımlı İslam yapma programı. Sizin dediğiniz gibi iki ayda gitmeyecek. Tam tersine bu odadaki herkesin siyasi hayatını bitirecek.
Baykal'ın bu yemekli toplantıdan sonra Meclis Grubu'nda yaptığı konuşma tarihe düşülen bir nottu;
- Erdoğan'ı Başbakan yapıyor diyorlar. Evet yapıyorum.Var mı itirazı olan?
Zülfü Livaneli ise yıllar sonra Vatan Gazetesi'ndeki köşesinde Baykal'a ağır eleştiriler yöneltiyordu;
“Bir milletvekilinin mazbatasını iptal ettirip, Anayasa'yı değiştirip, grubu baskı altına alıp, Siirt seçimlerini es geçip Erdoğan'ı Meclis'e sokmak ve dokunulmazlık zırhına kavuşturmak için verdiğiniz canhıraş çabanın yüzde birini partiniz için verseydiniz, sonuç bambaşka olurdu.”
İşte böyle... 20 yıl önce baba Baykal, gayrimilli odağın iktidar olamayacağı bir teorik zemine (!) katkıda bulunmaya çalışırken, şimdi evlat Baykal bu çabayı sürdürüyor gibi...