“Bir akşam Kovid polikliniğine 62 yaşında bir amca başvurdu, solunum sıkıntısı vardı.

‘İki haftadır iyi değilim, ama bugün çok kötüyüm’ diye geldi. Onu dinlerken eşi ‘kızımız Ankara'da doktor, o gelmemizi önerdi’ dedi. O esnada kızı aradı, o da pandemi polikliniğinde çalışıyormuş. Yaklaşımlarımızı paylaştık teşekkür etti, kapattık. Kapatır kapatmaz amcanın oksijen satürasyonu (kandaki oksijen doygunluğu) 88'den 60’a düştü. Amcayı acilen entübe ettik. Solunumu durmak üzereydi. Tüm bunlar 15 dakika içinde gerçekleşti. Amcanın yanında gelen hasta yakınları çok korkmuş vaziyette, kızı tekrar aradı. Titreyen bir sesle durumu anlattım. Ağlayarak 'Doktor hanım; ben Ankara'dayım, babam size emanet, size güveniyorum' dedi. Siperliğimin içinden yağmur gibi ağlıyorum. ‘Benim babam da olabilirdi doktor hanım, benim ailem de uzakta. Sizi yürekten anlıyorum’ dedim. O bana; 'Allah korusun, sizin babanız olmasın’ dedi. Babası 1 saat sonra ellerimde öldü. O amcayı da kızını da her gün hatırlıyorum. Doktor hanımın o acısında bana kıyamayıp, 'Sizin babanız olmasın' diyen güzel kalbini Allah bir daha acıtmasın. Hiç tanımadığımız insanlar için ailelerimizden uzakta, canla başla çalışıyoruz, çoğu zaman ailelerimize yardımcı olamıyoruz. Belki o doktor hanım bu yazdıklarımı okur. Sizinle meslektaş olduğum için onur duyuyorum doktor hanım. Babanız için çabalamaktan onur duymuştum. Keşke elimden fazlası gelebilseydi...

Şimdi insanlar hiç yüzleşmiyor ya Kovid’in ciddiyetiyle, ben de o gece annemin babamın başka şehirlerde elim yetmeyerek genç sayılabilecek yaşta ölebilecekleriyle yüzleştim.

Herkesin ciğeri yanmadan ne olur bu hastalığı ciddiye alın!..”

***

Okuduğunuz, sizin de boğazınızı düğümlediğini tahmin ettiğim -benim de gözlerimi yaşartan- bu duygu dolu satırlar, acil servis doktoru Tutku Tanrıkulu Tek’e ait! Sosyal medyada paylaşmış Dr.Tek…

Can kurtarmak için canını dişine takan, bir hastayı kurtarmak için çırpınan, artık tükenen sağlık çalışanlarımızdan -yalnızca- biri Dr. Tek.

Bakınız… Sağlık Bakanı Dr. Koca da açıkladı, bugüne kadar 29 bin 865 sağlık çalışanının Kovid-19 olduğunu. Toplam vakaların da yüzde 11’i sağlık çalışanı. Vefat eden sayısı, üç haneli sayılara yaklaşıyor. Sadece 8 günde 13 sağlık çalışanı enfeksiyon nedeniyle hayatını kaybetti. Yitirdiğimiz canların sayısı 6 bini aştı. Tartışılan “Bilim Kurulu”nun üyelerinden Prof. Ateş Kara dert yanıyor; “Böyle giderse tedavi edecek sağlık çalışanı bulamayacağız.” Türk Tabipler Birliği (TTB) de feryat ediyor; “Pandemi günlerinde insanlar ölüyordu, birinciliği beyaz önlüklülere verdiler. Ölümlere alışmak istemiyoruz!”

Oysa hala meslek hastalığı olarak kabul edilmiyor Kovid-19.

***

Sekiz ay bitti, salgın 1 Haziran öncesinden daha beter, günden güne ağırlaşıyor, kontrolden çıktı. Şeffaflığı tartışma konusu veriler, içimizi yakıyor. Gidişat gerçekten kötü. Hastaneler dolup taşıyor. Ankara, Wuhan oldu. İsmini anımsayamadığım bir profesörümüzün ifadesiyle; “Hepimiz çemberin içindeyiz. Virüsle köşe kapmaca oynuyoruz. Virüs kimde bilmiyoruz. Endişeliyiz, tedirginiz!..”

***

Maskemizi takalım, mesafemize dikkat edelim, kalabalıktan kaçınalım. El hijyenine özen gösterelim. Dayanışmayı, ortak akılla hareketi önemseyelim. Her akşam yeni vaka sayıları, vefatlar merak konusu olmaktan çıksın! Yoksa Dr. Tutku Tanrıkulu Tek’in birebir tanık olduğu gibi dramlarla sık sık karşılaşacağız. Arkada gözleri yaşlı ailelerimiz, sevdiklerimiz, sevenlerimiz kalacak. Ve hep yürekler kavrulacak!..