“Bergama o sihirli sözcüktür ki, onunla

bütün bir uygarlık anlatılmış olur.”

(Haluk Elbe)

Omnibüs (yarı otobüs) 27 kişilikti.

Yazılanlardan Saime Bircan, bel ağrısı yüzünden gelemeceğini bildirmişti. Eski deyimle “Filmin Esas Oğlanı” Osman Akbaşak, mühendis titizliğiyle yolcuları saydı:

-1, 2, 3, 4..... 24, 25, 26. “Tamam, tekerlekler dönebilir” dedi. (Ben olsam, tek boş koltuğu sayardım!)

Son yıllarda İzmir'in sanat yürüyüşünün sancaktarı olan Osman Kardeşim; hazırlığını iyi yapmış öğretmen veya rehber gibi, İzmir-Bergama yolunun iki yanına dizilmiş antik kentler hakkında özlü bilgiler sundu. (Gerektiğinde, yanında oturan-bu satırların yazarı- Şadan ağabeyinden lojistik destek almayı ihmal etmedi.) Leukai Neonteikos (Yanıkköy), Larissa, Phokai, Elea, Pitane, Teuthrania ve bu seferin final destinasyonu Pergamon (Bergama).

Tarihe “Aristonikos Yazarı” diye geçeceğine inandığım bizim Osman, mahir bir rehber gibi anlatı aralarına, yolcularından şiir, şarkı almayı ihmal etmedi. Aman efendim, bu sanat yolcuları arasında nice hünerliler varmış!

Bekir Yurdakul, Aysel Ayber, Zeki Büyüktanır, Nevin Konuk, Mukkaderos Özakman, Mehmet Kaplan ne şarkılar okuyup şiirler döktürdüler. Hep, Ali Yüce'nin “Salihli Şiir İkindiler”ne gidenler için kullandığı sıfatı düşündüm: “Sanat Düğüncüleri.”

Mysia'nın ilk başkenti Teuthrani'nin kurulduğu Kalarga tepesini sol alargada bırakarak, yedi kilometre sonra Güzellik Ilıcası'nı kovanço ettik. Akbaşak, gruptaki kadınlara “sizin ihtiyacınız yok” diyerek bu termal kaynağa sokmadı...

**

Biz aslında Bergama'ya kutsal sayılabilecek amaç için gidiyorduk. Ben yazarınızın “Uygarlığın Özeti BERGAMA” ile Osman Akbaşak'ın “Güneşe Çağrı / Aristonikos İsyanı” kitabının tanıtımı ve tarihin ilk sosyalist ayaklanmasının bayraktarı Aristonikos heykelinin açılışını yapmak.

Sevinerek gördük ki; bu aydınlanma olayının geçtiği Bergama halkı, konunun önemini kavramış. Nitekim, butik otele “Aristonicus” adını verebilmiş. Üstelik adını andığım iki kitapla; Ekin Erman ile Ferit Furuncu'nun şaheser “Aristonikos” heykelinin açılışına, içten ve yoğun ilgi vardı. Bundan sonra oğluna “Aristo” adını veren olursa şaşılmaz!..

Benzerine büyük şehirlerimizde bile zor rastlayacağımız “BerKM” (Bergama Kültür Merkezi), hepimizi hayran bıraktı. Başını genç Belediye Başkanı Mehmet Gönenç'in çektiği sanat ve kültür hareketi amacına ulaşmış. BerKM'nin “Bergama Araştırmaları Kütüphanesi” ise benim gözlerimi yaşarttı. (Gökova'da adıma kurulan kültür evini düşündüğümü anlarsınız.)

Mehmet Gönenç ve eylem yoldaşları, Osman ile benim kitaplarımdan 100'er adet hazır etmişti. Bu kitaplar -halk deyişiyle- “kapanın elinde kaldı.” Osman'ı bilmiyorum ama ben, el değiştirmediğim için imza boyunca birkaç kez kalem değiştirmek durumunda kaldım. Usta sunmacı Yunus Bekir Yurdakul'un yönlendiriciliğinde Osman Akbaşak “Güneşe Çağrı/ Aristonikos İsyanı” romanının serüvenini ve içeriğini anlattı. Kitap konusunda, Mavisel Yener'in yazısı ile Bahri Karaduman'ın “sevgileme” konuşması, her türlü takdirin üstündeydi.

Kitabı okuyanların katkıları, okumamış olanların sorularının ardından, benim “Aristonikos Sonrası Bergama” başlıklı mektubumu, Bergama Belediyesi'nin yetenekli kültür ve sosyal işler görevlisi Nazlı Deniz Tan okudu; Varlaine'in dediği gibi “Aşk mektubu” niyetine:

“Bergama'yı En İyi Anlatan Yazar”

Prof. Dr. Şadan Gökovalı'dan mektup var:

BERGAMA'DA ARİSTONİKOS'TAN SONRA

-Merhaba benim değer bilir Bergamalı hemşehrilerim, merhaba!

Sesler nereye gider susunca acaba?

Alından dökülen ter, Bergama Kağıdına sürülen divitin mürekkebi nereye gider ki?

Bence, 2 bin 500 yıl önce, Bergama Krallığı'nın gerçek varisi Aristonikos'un, “Koşun, sizi Güneş'e çağırıyorum!” çığlığı, Bergama'nın duru mavi göklerinde yankılanıp durmaktadır. Onun, yalın kılıç Kaletepe'ye tırmanırken döktüğü ter, Bergama Çayı'na karışmıştır. Bergama'nın kök boyalarından elde edilen mürekkep, asıl yurdundan koparılıp götürüldüğü İskenderiye'de buharlaşmıştır.

Tarihin ilk özgürlük hareketi hüsranla sona erdikten sonra başkente gelen Markus Antonios halka şöyle nutuk atmıştı:

-Kralınız Attolos vasiyetinde sizi bize bıraktı. Biz size iyi davrandık, çünkü biz sizi bazı vergilerden muaf tuttuk. Bunun yerine, elde ettiğiniz ürün oranında vergi koyduk!..

Bakıyoruz Aristonikos sonrası, Roma döneminde Bergama'da olup bitenlere...

Şurası gerçek ki; Bergama, Roma'nın Asia Eyaleti'nin başkenti olunca, bütün yollar, buradan çıkar veya buraya çıkar oldu. Nitekim, Konsil (Genel Vali) Aqullius'un adını taşıyan mil taşlarında Bergama'dan Ephesus, Tralleis, Smyrna, Sardis gibi merkezlere giden yolların elden geçirildiği okunuyor.

Çok önemli bir değişiklik de tapınaklarda oldu. Roma öncesi Bergama'da başta Zeus Sunağı olmak üzere Nikoferon (Zaferler Getiren) Athena'nın, Şarap ve Eğlence Tanrısı Dionysos'un (Baküs'ün), Bereket Tanrıçası Demeter'in, Evlilik ve Aile Erdemleri Tanrıçası Hera'nın tapınakları vardı. Roma çağında, bunların yerini, Tanrılaştırılmış Roma İmparatorları Trainaus, Karakalla'nın, daha görkemli tapınakları aldı. Hele bunlar, bırakın Zeus Sunağını, Şehrin Koruyucu Tanrıçası Athena'nınkinden bile daha yüksekte inşa edildi. Bugün restore edilmekte olan Traianus Tapınağı, 335 metre yükseklikteki Akropolis'in Yeni Kaletepe'nin başında ışık saçan bir taç gibi durmaktadır...

Ben Hoca, konu da Bergama olunca, bir uzmanlık sorusu sormasam olmaz!

Türkiye'de Bizans oyunlarının öncüsü olan Roma'nın, Bergama'da bıraktığı en önemli iz nedir?

Ya da şöyle sorayım:

-Yükte hafif, pahada ağır eşya gibi; taşınması kolay, uzun süre dayanabilen ve kalorisi yüksek besin maddesi nedir?

Fazla düşünmeye gerek yok: Bilimsel adı “Pinus pinea” olan çamın fıstığı.

Biliyoruz ki; adını “Kozalaktan” alan Kozak Yaylası, olasılıkla dünyanın en büyük fıstık çamı ormanlarından birisi.

Her biri, yaklaşık 10 metre yüksekliğindeki ağaçların başında bulunan taçlarından elde edilen çam fıstığı. (Benim ona Bergama fıstığı diyesim geliyor).

Her hasat mevsiminde, Kozak yaylası gençleri, ellerinde keye, ağaçtan ağaca uçarak fıstık kozalaklarını aşağıya düşürüyor, yerde yayla güzelleri bunları topluyor.

Bu değerli ürünün, adını verdiği Kozak Yaylası'nda bulunuş öyküsünü anımsatmak istiyorum size:

İşgalci Roma Kuvvetleri, bugün adı “Kozak” olan yaylada ordugah kurdu. Bunca asker, Roma'dan getirilen kozalakları silkeleyip, içindeki fıstığı yiyerek açlık giderdi. Yere saçılan tohumlardan bugünkü Fıstık Çamı ormanı doğdu. Yani, kötülük etmeye gelen Romalıların, Bergama'ya böyle bir yararı oldu.

Bergama, Roma'ya karşı özgürlük savaşını yitirdi ama uygarlığın başkenti olma yolculuğunu hızla sürdürdü.

Selam olsun Bergama'nın büyük evlatları iki Attalos ve iki Eumenes'e, selam olsun Bergama kağıdını yaratan Krates ve İrodikos'a, selam olsun “Teşhise dayanan tıbbın babası” Hekim Galen'e ve onların çocuklarına, torunlarına.

***

“Uygarlığın Özeti BERGAMA”, “Güneşe Çağrı / Aristonikos İsyanı” kitaplarının tanıtım ve paylaşımı ile, şaheser niteliğindeki Aristonikos heykelinin açılışına Bergama halkının gösterdiği bilinçli ilgi, Pitaneli (Çandarlı) bilge ozan Arkesilaos'un 2 bin 400 yıl önceki öngörüsünü haklı çıkaracak nitelikteydi:

“Bergama, yalnız silahlarıyla değil, atlarıyla da gururludur. Eğer ölümlü insan, Zeus'un düşüncelerini söyleyebilirse Bergama, gelecekte daha büyük şan ve nerefler kazanmaya layıktır.”