AKP, uzun süredir üzerinde çalıştığı ve yerel yönetimlerin mali çerçevesini yeniden çizen kanun teklifinde sona geldi. Yılbaşından sonra TBMM gündemine sunulması planlanan yasa ile belediyelerin harcama alışkanlıklarının disiplin altına alınması, mali disiplinin sağlanması ve yerel hizmetlerde verimliliğin artırılması amaçlanıyor. Düzenlemenin temel felsefesi, belediyelerin kendi öz kaynaklarını üretmesini teşvik ederken, merkezi bütçeden ayrılan payın da öncelikli hizmetler dışında kullanılmasının önüne geçmek.
Teklif, belediye bütçelerinin temel yerel hizmetler için kullanılmasını zorunlu kılacak bir yapı öngörüyor. Özellikle su, ulaşım, kanalizasyon, arıtma ve çöp toplama gibi asli görevler için ayrılan bir bütçenin, festival, konser ya da farklı kültürel faaliyetlere aktarılması gibi durumlar yeni kurulacak denetim mekanizmalarına takılacak. Bu hamleyle, temel hizmetlerde aksama yaşanmasının önüne geçilmesi ve kamu kaynaklarının etkin kullanılması hedefleniyor.
Hizmet hiyerarşisi ve 'süper' denetim komisyonu
Yeni yasa teklifinin en çarpıcı unsurlarından biri, belediyeler için bir "hizmet hiyerarşisi" oluşturulacak olması. Bu hiyerarşi ile hangi hizmetin daha öncelikli olduğuna dair bir çerçeve çizilecek ve belediyelerin kaynaklarını bu sıralamaya göre kullanması beklenecek. Bu sistemin denetimi için ise özel yetkilerle donatılmış bir Denetim Komisyonu kurulacak. Bu komisyonun, belediyelerin gelir-gider tablolarını, harcamalarını ve ihale süreçlerini denetlemesi planlanıyor.
Düzenleme aynı zamanda belediyelerin hizmet alanı sınırlarını da net bir şekilde çiziyor. Örneğin, merkezi idareye ait olan yurtdışı hizmetler veya başka illerdeki projelere kaynak aktarımı gibi uygulamaların önüne geçilmesi hedefleniyor. Hazırlık sürecinde yer alan yetkililer, "Gaziantep Belediyesi, Şam'daki Emevi Camii'nin restorasyonunu yapamaz. Konya Belediyesi, Bosna Hersek’e cami inşa edemez. Bu tür işler merkezi idarenin görevidir. Belediyeler kendi sınırları içinde halka hizmet etmelidir" diyerek düzenlemenin gerekçesini somutlaştırıyor. Bu kapsamda, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin Elazığ'daki bir projeye kaynak aktarması gibi adımlar da denetime tabi olacak.
En kritik tartışma: yerindelik denetimi
Yasa teklifinin en çok tartışma yaratacak ve anayasal bir krize yol açma potansiyeli taşıyan maddesi ise yerindelik denetimi olacak. Anayasa Mahkemesi (AYM), 2010 yılında verdiği bir kararla merkezi idarenin belediyeler üzerinde "yerindelik denetimi" yapamayacağına, sadece "hukuka uygunluk" denetimiyle sınırlı kalacağına hükmetmişti. Yani merkezi idare, bir belediyenin aldığı kararın hukuka uygun olup olmadığını denetleyebilirken, "Bu karar yerinde değil, bu hizmete öncelik verilmemeliydi" şeklinde bir müdahalede bulunamıyor.
Ancak yeni düzenlemeyle kurulması planlanan komisyonun, bir hizmetin gerekliliğini veya önceliğini sorgulama yetkisine sahip olması, AYM'nin bu kararının fiilen delinmesi anlamına gelebilir. Hukukçular, seçilmiş yerel yöneticilerin takdir yetkisinin merkezi idare tarafından atanmış bir komisyona devredilmesinin, Anayasa'nın 127. maddesinde güvence altına alınan "mahalli idarelerin özerkliği" ilkesine aykırı olduğunu savunuyor. Bu durumun, meclis görüşmeleri sırasında ve sonrasında sert anayasal tartışmalara neden olması bekleniyor.
Başkanların diplomatik gücü de hedefte
Teklifteki bir diğer dikkat çekici başlık ise belediye başkanlarının diplomatik faaliyetlerini ve bu kapsamda kendilerine tanınan hakları sınırlamaya yönelik. Pasaport Kanunu'na göre büyükşehir belediye başkanlarına görev süreleri boyunca verilen diplomatik pasaport hakkı da tartışmaya açılıyor. Yasa hazırlığını yürütenler, "Dış politika hükümetin işidir. Belediye başkanı halka hizmet etmelidir, neden diplomatik pasaporta ihtiyaç duysun? Yeşil pasaport hakları zaten var" görüşünü dile getiriyor. Bu adım, özellikle büyükşehir belediye başkanlarının uluslararası arenadaki etkinliğini kısıtlama hamlesi olarak yorumlanıyor.