TRT'nin efsane dizisi Leyla ile Mecnun'nun en baba repliklerinden biridir. Çağlar öncesinden seslenir Fuzuli, günümüz Mecnun'una:
“Ne vakit bir kapının önünde kalsan, gelip senin için o kapıyı açıp, uğruna dayak bile yiyebilecek olan bir arkadaşın var, seninle beraber aynı yolda yürümeyi göze almış, sabırla seni bekleyebilen bir dostun var. - ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın...”
Tokat gibi sarsan bir cümle...
Yaşamın korkunç halleri elbette birden çoktur.
Beklemek kelimesi yerine ruh halinize göre başka kelimeler de koyabilirsiniz.
Özlemek, çaresizlik, ihanet, nefret...

***
Neden, niçin ve nasıl olacağını bilmeden güzel günlerin geleceğine dair saf bir inançla beklemekteyiz hepimiz.
Kimimiz işe gireceği günün, kimimiz okula başlayacağı anın, kimimiz evleneceği günün heyecanıyla...
Kimi yavuklusunun yolunu gözler, kimi evladının...
Umudun yolunu gözlemek heyecan vericidir, hoştur...
Oysa, teskeresine iki gün kala şehit düşen evladını koklamak isteyen anneye korkunç gelir beklemek.
Bir daha asla sarılamayacağı babasının, annesinin yolunu gözleyen minik bir yetim için kim bilir ne korkunçtur beklemek...
Ekmek almaya gönderdiği kınalı kuzusunun başında gözlerini açsın diye aylarca beklerken hangi korkunç şüphe kemirmiştir Gülsüm Elvan'ın kalbini?
Başkent'in göbeğinde mesai bitiminin ardından eve gitmek için servis aracına binen ama evlerine bir daha asla dönemeyecek olanları, sevdiklerini bekleyenleri getirin usunuza...
Alçaklık, kahpelik prim yapıyor, ölüm kol geziyor...
Sevgi, hoşgörü çoktan terk eylemiş bu ülkeyi...
Gönül gözü kör, gönül dili lal olmuş.
Talan edilmiş bir ülkenin çorak ikliminde, geçiyor günlerimiz beklemekle...
Gelin; bekletmeyelim bizle aynı yolda yürümeyi göze alan, sabırla bizleri bekleyen sevdiklerimizi...
Barışa, iyiye, güzele, doğruya ulaşmanın yolu beklemekten geçmiyor...
Beklemek pasifliktir, beklemek suç ortaklığıdır, beklemek kabullenmektir çünkü...
-ki beklemek en korkunç halidir yaşamanın...