Misal; ailenizin bütçesi aylık 5 bin TL. Bir gün baktınız eşiniz kocaman pırlantalı yüzükle gelmiş, başka gün almış sizi, 1000 odalı eve yerleşmişsiniz.
Vay süper hayat.
Ekleyin ekleyebildiğiniz kadar tatlı hayal, arabalar, yollar vs.
O ilk günlerde eğer “gelirimiz, belli, bu değirmenin suyu nereden geliyor” diye sormayıp aksine eşinizi alkışladıysanız, artık geçmiş olsun.
Ancak elbet bu döngü bir gün bitecek.
Alacaklılar kapıya dayanacak, borçlar faizle küçük bir tepeyi andıracak.
Her şey tersine döndüğünde, eşiniz “dış güçler, refahımızı çekemiyor, saldırıyor, bizi kıskaca almaya çalışıyor” dese yanıtınız ne olur?
Haydi ya!

REZERV ENDİŞESİ


Gelelim bugüne…
Rahip Brunson krizi sonrası ABD’nin Türkiye’ye uygulayacağı yaptırım söylemleri döviz piyasasında deprem yarattı. Döviz fırıldaklaştı.
Merkez Bankası’nın, bankaların rezerv opsiyon mekanizması (ROM) kapsamındaki döviz imkan sınırını yüzde 45’ten yüzde 40’a düşürmesi de işe yaramadı. Aksine merkezin güçsüzleştiği kaygısı hissedilerek olumsuz bile algılandı.
27 Temmuz tarihli analitik bilançoya göre MB’nın net altın ve döviz rezervi 30.6 milyar dolar.
Aşırı ısınan bir ekomiye bu rezervle müdahale etmek ataşe bir kürek toprak atmaya benzer.
Peki şimdi eldeki çözüm ne?

OVP NE GETİRİR?


Türk Lirasını son bir yılda yüzde 40'a yakın değer kaybına karşı bizlere Orta Vadeli Plan (OVP) “Yeni Ekonomik Model” olarak sunuluyor.
Yani;
- 2019 yılı büyümesi yüzde 3-4 aralığına çekilecek.
- Bütçe açığı yüzde 1.5’ler seviyesinde sınırlandırılacak.
- Enflasyon tek haneye indirilerek politika tedbir seti detaylı olarak planlanacak.
- Hazine borç çevirme kredi döndürme oranları yüzde 100’lerin altına indirilecek (yılsonu yüzde 104 planlanıyor).
- Yıl sonu bütçe açığı yüzde 2’nin altında olacak.
- Cari açık yüzde 4’ler civarında dengelenecek.
- Kamu harcamalarında tasarruf esas alınacak.
- Altyapı yatırımları ancak yurtdışı finansmanı bulunursa yapılacak vs.

BURADA DURUN!


En son satırda duralım olur mu?
Aslında deniliyor ki, büyük hamle olarak gösterilen kamu yatırımlarında artık deniz bitti.
Sınırsız ve hesapsızca yapılan yollar, köprüler, tüneller artık yorganımıza göre yapılacak.
Üstelik Türkiye’nin elindeki sınırlı kaynağı geri dönüşümü ekonomik açıdan güç olan bu yatırımlar yerine sanayiye, üretime, teknolojiye yönlendirseydik bugün sağlam bir ekonomik tabloda kamu yatırımlarını gerçekleştiriyor olabilirdik.
217 milyar dolar açığı bulunan özel sektörün bilançoları bu kadar bozulmazdı.
Peki ‘Orta Vadeli Program’ OVP nasıl bir sıkılaşma getiriyor?
Öncelikle sıkı mali politikalar kapsamında milli gelirimiz düşecek ve işsizlik artacak.
Önümüzdeki dönem başta sabit gelirliler (ücretli ve emekli) olmak üzere tüm kesimlerin gelirleri düşecek. Ödenecek bu bedel karşılığında makro ekonomik parametreler (enflasyon, bütçe ve cari açık) olumluya seyire yönlenecek ve bu döngü başarılırsa tekrar faizlerin düşmeye başlamasıyla yatırımların ve dolayısıyla milli gelirin artması süreci başlayacak.
Bir nefeste okumuşsunuzdur umarım.
İşin özü; bedel kısmına geldik.
Eğer süslü sözcüklerle size bugün yaşananları, “Bizi dış güçler zorluyor, onların oyunu” derlerse konjonktüre aldanmayın, gönül rahatlığıyla “Hadi be!” diyebilirsiniz.
Şüphesiz rahip olayı ekonomik krizin meşalesini yaktı ama ardında ödenmesi gereken bir bedel vardı.