“Bedava

Bedava yaşıyoruz, bedava;

Hava bedava, bulut bedava;

Dere tepe bedava;

Yağmur çamur bedava;

Otomobillerin dışı,

Sinemaların kapısı,

Camekanlar bedava;

Peynir ekmek değil ama

Acı su bedava;

Kelle fiyatına hürriyet,

Esirlik bedava;

Bedava yaşıyoruz, bedava.

Orhan Veli Kanık”

Bugün bir değişiklik yaparak yazıma başladım; Orhan Veli’nin “Bedava” şiiri ile…

Ne güzel bir dilek değil mi? Keşke birçok şey, ciğerlerimize doldurduğumuz hava kadar bedava olsa… E, diyeceksiniz ki, kapitalizm denen illet sarmış dört bir yanımızı… Nasıl her şey bedava olur ya da olabilir? Orhan Veli de zaten bunu sorgulamamış mıdır şiirinde? Özgürlüğün bile ne denli pahalı olduğunu “Kelle fiyatına hürriyet” dizesi, anlatmaya yetiyor da artıyor bile…

Orhan Veli, yukarıdaki dizeleri zannımca 1940’lı yıllarda yazmış olsa gerek… Bu dünyadan göç ettiği 1950 yılını baz alsak bile yazım tarihi olarak; “Bedava yaşıyoruz” tezadını, aradan geçen yetmiş seneye rağmen hala yaşıyoruz.

Örneğin; ülkemizdeki eğitim sistemi… Sistemsizliği ve bunun doğurduğu isteksizliği bir kenara bırakarak, konunun “bedava” kısmına değinelim. Daha doğrusu “bedava” olması gereken kısmına…

Spordan, spor eğitiminden başlayalım;

Ülkemizde, bugün faaliyette olan binlerce amatör spor kulübü var. Sadece İzmir’de, futbol branşındaki spor kulübü sayısı 250 civarında… Diğer branşları da eklersek, sayının bine yakın olduğunu, sadece İzmir özelinde görebiliriz. Bahsini ettiğim spor kulüplerinin, altı yaşından başlayıp, on dört, on beş yaşına kadar cinsiyet fark etmeksizin eğiticilikleri devam ediyor. Ama elbet ki, bedava değil!

Bu bir eleştiri değil şu aşamada; neden mi? Spor kulüplerinin, hemen hiçbiri, bu eğitimlerden devasa paralar kazanmak için bu işleri yapmıyor. İnanması zor ama, gerçekten yazdığım gibi… Yani, bir market açarsınız ya da ticari bir işletme… Bunları işletmekteki amacınız, para kazanmak ve yatırımlarınıza devam etmek olur. Spor kulüplerindeki amaç ise elbet ki sadece amme hizmeti yaparak bedava eğitim vermek değil! Daha doğrusu salt amaç bu değil! Kulübün hayatına devam edebilmesi, eğitim desteğine devam edebilmek için araç-gereç ihtiyacının karşılanması, antrenörlerin kazançları… Bu saydığım temel ihtiyaçlar için, spor kulüpleri de eğitimlerini para karşılığında veriyorlar ya da para karşılığında vermek zorundalar. Ancak çok net ifade edeyim ki, hiçbir amatör spor kulübü, eğitim için topladığı daha doğru bir ifadeyle toplamaya çalıştığı, maddi bedel ile hayatını tas tamam idare edemiyor; hiçbir zaman iki yakası bir araya gelmemekle beraber, her zaman, kıt kanaat bir geçim söz konusu… Ama, bu zor koşullarda bile hiçbiri inandığı yoldan, yani eğitim hedeflerinden geri adım atmıyor.

Başka bir bakış açım da; bu spor kulüpleri aslında, devletimizden büyük bir eğitim yükünü sırtlanmış durumdalar. Öyle sanıyorum ki, devletimiz de bu durumun farkında ve hiç sesini çıkarmıyor. Oysa, böyle mi olmalı? Devlet, sosyal devlet olma özelliği ile tüm eğitimi, eşitlik ilkesi dahilinde eline alıp, tamamen ücretsiz hale getirmeli!

Bunu sadece spor kurumları için değil, ilk, orta dereceli okullar ile üniversiteler için de diliyorum. Ülkemizin, milletimizin ve devletimizin; son model telefonlara, markalı giysilere, aşırı lüks cihaz veya ürünlere değil, her ferdine eşit ulaşacak, en üst boyutta eğitime ihtiyacı var. Hem de hemen…

Dipnot; “Bir ülkenin geleceği o ülke insanlarının göreceği eğitime bağlıdır.” Albert Einstein.