Değerli okuyucularım,

Geçen hafta bugün ‘Ne mutlu bize, milli ve dini bayramı çok olan bir milletiz’ başlığı altında bir yazımı sizlerle paylaşmıştım. Bu konuda sizlerden hayli mesaj aldım; teşekkür ederim. Tabii ki 23 Nisan’da çocuklarımızın sevincine ortak olduk. Geleceğin büyüklerini alkışladık. Bu milli coşkudan sonra alın size, “sevinç yumağı” gibi birbirimize sarılıp yaşayacağımız bir dini bayramımız daha geldi. 3 gün sonra, yani 2 Mayıs’ ta başlayacak “Ramazan Bayramımızı” 3 gün boyunca ve de adı gibi şeker tadında kutlarız inşallah! İyi hoş! Amma velakin, o tadı verecek şekerimiz var mı?

Öyle ya, tam bir aydır ramazan davulcusuna bile bahşiş veremeyen analar- babalar, çocuklarını o gün nasıl sevindirecekler! Hele bayram sabahı, bayram sofralarını, Saray büyüğümüzün “şifalıdır” diye anlattığı yiyeceklerden hangilerini resimlerde görüldüğü şekliyle sunabilecekler?

Hadi! Sofrayı kurduk diyelim; bir de Meclis’ten çıkacak 3 günlük bayram tatili istek üzerine 7 güne çıksaydı, gelecek eş-dost akraba ve tanrı misafirlerine hangi şekerden, hangi baklavadan ikram edebilecektik!

Zor dostlar, zor! Hem de çok zor… Ramazan ayı boyunca her yerde satılan içi boş baklava, içi boş mantı, içi boş sandviç, içi boş börek misali hep “boş sözler” dinlemedik mi?

* * *

Evet dostlar, ne bir eksik, ne bir fazla söz etmeye gerek yok; çok zor bir dönemden geçiyoruz! Konu dön, dolaş hep aynı noktaya çıkıyor: Ekonomi ve işsizlik.

Üniversite mezunu gençlerimiz, yurtdışına gitmek istiyor! Daha geçen hafta 23 Nisan’da “geleceğimizin umudu” diye övgüler yağdırdığımız çocuklarımızın 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nda nasıl yüzlerine bakıp “Suriyeli sığınmacılar yüzünden sizlere iş bulamıyoruz!” diyeceğiz! Evet, ekonomi ve işsizlik… Tamamen siyasi yanlış tercihlerinden ve inatlaşmalarından kaynaklanıyor! İşte işsizliğin ve enflasyonun yarattığı zamlar… İktidarın elinde büyüyen 'enflasyon' denen bu “ekonomi canavarı” başta esnafımızı, sonra yoksulluk ve açlık sınırındaki vatandaşları sömürmeye devam ediyor! Bankalar, işyerleri ödenmeyen krediler yüzünden vatandaşları icraya verince, icra daireleri, mahkemeler ve de muhtarlıklar icra dosyaları ile dolup taşıyor. Gazete sayfaları, TV ekranları adeta bu icra dosyalarının çetelesini tutmaya başladı. Maşallah bazı bakanlarımız enflasyona çare aramak için yurtdışı toplantılarına katılmaktan adeta yorgun düşmüşe benziyor.

* * *

“Yolun olmadığı yerde yolsuzluk olur” diye bir söz vardır. Ama bizde bunun tersi mi oluyor acaba! Yollar, köprüler yapıldı; yolsuzluk durdu mu? Geçiş ücretleri yüzünden yolların parası geçiş garantisi yüzünden adeta vatandaşın cebinden ödenmeye başlamadı mı! Bakan bey, bir gün köprüden geçmeyenlere “yüzerek geçin” derken, bir başka gün, çözüm için, “Biz Fatih Sultan gibi gemilerimizi karadan yürüteceğiz!” şeklinde bir söz etmiş!

Diğer tarafta ABD Başkanı Biden, Allah şifasını versin; gölgelerle tokalaşıyor (!) boş bidon (!) misali tangır tungur sesler çıkarıyor! Bu arada aklı gidip gelirken, Ermeni soykırımından bahsediyor! Daha doğrusu “gölge boksu” yapıyor! Maalesef dünya tarihi böyle liderler yüzünden çok çekmedi mi? Tabii böyle “boş bidon” misali ortalıkta dolaşan dünya siyasetinin hasta beyinlerinden Allah insanlığı korusun…

İnanın! Kadir gecesinde ben, insanlık adına dualar ettim. İnşallah Ramazan Bayramımız huzurlu geçer de, 2 ay 10 gün sonraki Kurban Bayramı’na daha bilinçli hazırlanırız.