Yeni yıla girdiğimiz günden bu yana Kovid-19 etiketli “batık edebiyatını” dinlemekten bıktık doğrusu… Özellikle siyasetçilerimiz bu edebiyata “iki ucu pislikli değnek” gibi sarılıp bizim önümüze durmadan “günün menüsü” olarak servis etmeye başlayınca millet iki kelime ile görüşünü beyan etti; yetti artık!

İktidar “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” sözüne sarılıp önce damattan başlayıp bazı Bakanlarını kazma-kürek (!) niyetine mi kazanın altına atmış olabilir mi? İnanın bilemi

yorum! Muhalefet ise “kaşı açılmış boksör” misali durmadan bu noktaya vuruyor!

Batık… Batık…

Nedir, neyin batığı bu?

Arşivlere göre yazılı ve sözlü basının 4 Haziran 2018’den buyana TBMM çatısı altında gün deme getirdiği batık iddialarından bazıları şöyle; 14 Ocak 2020 Türk Bankalarında batık kre

di endişesi: 1 trilyon TL. 9 Aralık 2020; Beklendiği gibi batık kredilerin bir 6 ay daha yüzdürül

mesine karar verildi… Türkiye’ de toplam 34 milyon kişinin 640 milyar lira borcu varmış…

Dünden bugüne, son günlerin en fazla konuşulan konusu “Batık krediler” ve de yapılan dırılan borçlar… Dolayısı ile ben de bugünkü yazıma böyle girdim…

***

Bugünün sıcak ekonomi başlıklarının sıçrama tahtası da hep batıklar!

Ekonominin freni Patlamış otomobil gibi… Dükkânını açtı, sinek avlıyor! Fiyatlar yükseldikçe satışlar azaldı… Otomobiller 24-60 ay taksitle satılacak… Ramazan yaklaşıyor, fitre 28 lira… Kuyumculardan altın teminatı mı istenecek? Yarım kilo (500 gram) altın vererek dükkânları

nı açabilecek… Türkiye’de 47 bin kuyumcu var. Toplam 23 bin 500 kilo altın ediyor…

Ve de muhalefet sık sık soruyor; “128 milyon nerede?”

***

Pandemi dönemi ya, vatandaş soruyor; “aşılar nerede?”

Hani inkar dönemi başladı ya! Öğrenci velileri ve millet soruyor; “Andımız nerede?”

Harita kızardı ya! Kısıtlamalar başladı ya! Kepenklerini kapatan esnaf sokaklara eşyalarını serip, yok pahasına “Batan geminin malları bunlar!” diye bağırarak evini geçindirmek için üç beş kuruşluk satış yapmak istiyor…

Şarkıcı Fisun Önal zil takıp soruyor: “Ah nerede, vah nerede?”

İşimiz şarkılara kaldı ya, Orhan Gencebay’, tesadüf bu ya! şarkısını patlatıyor: “Batsın bu dünya…”

Tabi aklıma takılan soru ve endişe şu oldu; Dünya kaç yaşında ve ne zaman batar?

NASA’ da görevli Türk bilim insanı Dr. Umut Yıldız diyor ki; “Dünya şu anda 4,5 milyar yıl yaşında. Dünyanın geride 5 milyar yıl yaşı kaldı”

Anlayacağınız siyasetten, ekonomiye, spora, eğitime kadar bir “batık edebiyatı dır” gidiyor…

Hani “Durdurun şu dünyayı; inecek var!” diyecek halimiz hiç mi hiç yok!

***

Hayat her zaman sürprizlerle doludur…

Sevgili dostum İbrahim Yüncü’ye bu düşüncelerimi köşe yazıma dökeceğimi söylemiştim. Hayli etkilenmiş olacak ki, beni “Batık siyaset hikâyelerinden” uzaklaştırmak için hafta başında Ahmet Priştina Kent Müzesi’ne (APİKAM) uğrayıp orada gördüğü “İzmir Körfezi Batıkları” adlı kitabı alarak adresime özel kurye ile göndermiş…

Yüncü’nün yakın dostu Kılavuz ve Uzak yol Gemi Kaptanı Uluç Hanhan’ın Yenikale batıklarından sonra yazdığı 216 sayfalık onlarca tarihi resim ve belgelerle dolu bu kitabın etkileyici bir de kapağı var… Dr. Öğretim Üyesi Ahmet Mehmetefendioğlu da bu “İzmir Körfezi Batıkları” için şunları yazmış: “Kitapta İzmir Körfezi’nin diplerine, dolayısı ile tarihin karanlığına bırakılan gemiler denizden çıkarılarak İzmir tarihine armağan edilmiştir.”

Ayrıca internetin ekşi sözlük yazarı, değerli eğitimci Sevil Özatalar’a köşesinde benim için yazdığı makalesine teşekkür ederim. Bu arada gazeteci dostum A. Yener Özkesen de “50 profesyonel Gazeteci’ nin anıları” adlı kitabı bana ulaştı. Sağ olsun o da Roma Vatikan’ daki ilginç bir anıma yer vermiş…

Dün 18 Mart Çanakkale Zaferi’mizin 106’ncı onur yılı idi. Gazete manşetleri “Andımızın temeli 1915’te Çanakkale’de atıldı” diye duymayanlara bir kez daha hatırlatıyordu. Hele dün okulların önünden geçerken Mustafa Kemal Atatürk’ümüzün resimlerine ve şanlı Türk bayrağımızı görünce Andımızı göğsümü gere gere okudum. Mustafa Kemal ve şehitlerimizi minnet ve şükranla andım.