Kendimizi NBA'den sonra dünyadaki en kaliteli basketbol ligi olarak görüyoruz. Potanın ekol ülkeleri Litvanya, Sırbistan, Hırvatistan, İspanya'dan daha çok yatırım yaptığımızı süslü basın toplantılarında anlatıyoruz. Yaptığımız icraatler de bunu gösteriyor zaten. Eurolegue'in uzun yıllardır resmi sponsoru Türk menşeili. Anadolu Efes ve Fenerbahçe Ülker her yıl kurdukları yüksek bütçeli kadrolarla, bu önemli organizasyonun her yıl başa güreşen ekiplerinden. Avrupa'nın en önemli 2 numaralı kupası Eurocup'ı bir yıl Darüşşafaka, bir yıl Galatasaray, bir yıl Beşiktaş alıyor. Şampiyonlar Ligi'nde takımlarımız en az yarı finali görüyor. Avrupa'nın 4 numaralı kupası Europe Cup'a leblebi, çekirdek gözüyle bakıyoruz. Kesin şampiyonuz hedefi koyuyoruz. Peki kimlerle? Yabancı oyuncularla. Basketbol Süper Ligi'ndeki takımlarımız en az 5 yabancı(ABD)lı rotasyonlarla oynuyor. Anadolu Efes, Fenerbahçe Ülker, Tofaş gibi müessese kulüpleri "Biz Avrupa'da hedefe koşuyoruz" bahanesiyle kaliteli yabancıları oynatmasını bir şekilde anlayışla karşılıyoruz. Ama Teksüt Bandıma, İTÜ, Ormanspor, Bursaspor, Bahçeşehir Koleji gibi asıl amacı altyapıdan oyuncu çıkarmak olması gereken düşük bütçeli takımların 30 yaşını aşmış 4-5 yabancı oyuncuyla oynamasının Türk basketboluna ne katkısı olabilir? Gündelik başarılar peşinde koşmak, ligde kalalım yeter mantığıyla ABD'lilere takımın anahtarını vermek bizim çocuklarımızın önünü kesmiyor mu? Türk oyuncularımız çoğunlukla rotasyonda 8. ya da 9. oyuncu durumunda ya da kenarda havlu salladığını görüyoruz. 

***

"Yabancı serbestliği olsun, kaliteli Türk basketbolcu kendini ispat edip oynar zaten" mantığı, maalesef bizim genlerimize ters. Türk oyuncularımıza güvendiğimizi hissettirmemiz gerekiyor. İlk hatasında "Bak ABD'li yabancı kenarda bekliyor" tehdidini gösterince yapabileceklerini de parkede sergileyemiyor. Yeteneklerini gösteremiyor. Hollanda ve İsveç maçlarında oyuncularımızdaki o ürkekliği gördük. Topu kaldırıp atacak cesarete sahip değiller. Şutu atan ya da sorumluluğu alan ismin de maç ritmi olmadığı için kullandığı hücumun yüzdesi çok düşük kalıyor. Mağlubiyet de rakip Hollanda, İsveç bile olsa kaçınılmaz oluyor. Hangi milli oyuncumuz takımlarında esas aktör. Pınar Karşıyaka'da Jordan Morgan'ın arkasında kalan Semih Erden mi? Belki yabancı kısıtlaması olsa yeni bir İbrahim Kutluay olabilecek saf şut yeteneğine sahipken, her maçta ilk hatasında kenara çekilip özgüveni yıllardır körelen Melih Mahmutoğlu mu? Hücumdaki çeşitliliğine kimsenin itiraz edemeyeği Buğrahan Tuncer mi? 2 maçtır Milli Takımımız'ın en iyisi olan Sertaç Şanlı bile Anadolu Efes'te mecburiyetten oynayıp, süreleri arttıkça kendini geliştirdi. Bryant Dunston sakatlanmasa Sertaç da Efes'teki 3. uzun olarak imza atışları olan dış ikiliklerini kesinlikle bu keskinlikle atamayacaktı. Doğuş Balbay, Tolga Geçim, Metin Türen benchte bekledikçe yetenekleri örümcekleşen değerlerimizden.  Gözümüze kestirdiğimiz her yabancı kısayı Türk yapıp, geçici çözüm bularak, oyuncu havuzumuzu genişletemeyiz. Kendi çocuklarımıza güvenip, takımlarımızda baş aktör yapmalıyız.

***

Bir de altyapı konusunda ciddi bir reform şart gibi görünüyor. Efsane 12 Dev Adam'ın basketbol adamlarından oluşan basketbol federasyonuna bu konuda güveniyoruz. Basketbolun gittiği taraf artık 3'lük odaklı. Şutun kadar yaşıyorsun. Altyapılarımızda hala ağır fundemental odaklı çalışmalar yapılıyor. 1990'lı yıllardaki gibi şut ikinci plana atılıp, kazanmak odaklı pota altı oyunları çiziliyor.  Fırsat buldukça Halkapınar Spor Salonu'ndaki alt yaş takımlarının maçlarını izliyorum. Hala Bogdan Tanjevic'in 24 saniyenin son saniyesine kadar hücumu sabırla kullandığı setleri kullanıyor koçlar. Sevseniz de sevmeseniz de basketbolun geldiği nokta 4-5 saniyede sonuçlanan geçiş hücumları. İkili oyunlar sonrası 3'lükler üzerine kurulan setler. Pivotta bile şut kullanma meziyeti aranıyor. Altyapılarda da bu reformu gecikmeden yapabilirsek, elimizdeki genç nüfustan nice yetenekler çıkarabiliriz. Euro Basket 2021 elemelerinde ise Hırvatisten, İsveç ve Hollandalı grupta sonuncu olmadığımız takdirde şampiyonaya katılıyoruz. Büyük ihtimalle de Euro Basket'e devşirme katkısıyla katılacağız. Ve yine geçici, göz boyayıcı bir başarı alacağız. Peki futbolda olduğu gibi basketbolda da önümüzdeki yıllarda yatırımcılar parkeden çekilirse, artık deniz biterse ne olacak?