Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF) örgütü 5 gün önce, Dünya Basın Özgürlüğü Sıralaması’nı açıkladı. Büyük başarı gösterdik(!) değişik ülkelerde basın özgürlüğünün durumu dikkate alınarak not verildiği sıralamada 2 basamak daha geri düşüp 180 ülke arasında 157. olduk. İlk 10’da; sırasıyla Norveç, İsveç, Finlandiya, Danimarka, Hollanda, Kosta Rika, İsviçre, Jamaika, Belçika ve İzlanda yer alırken, son sıraları ise Çin, Suriye, Türkmenistan, Eritre ve Kuzey Kore paylaştı. 169. sırada konsoloslukta gazeteci doğrayan Suudi Arabistan yer aldı. (Ha gayret; Suudi Arabistan’la aramızda sadece 12 ülke kaldı!)

***

RSF Raporu’nda ; “Türkiye'de medyaya karşı bir saldırı başlattığı, gazeteciler ve sosyal medya kullanıcıları için, 'Cumhurbaşkanı'na hakaret' gerekçesiyle davalar açıldığı, internet erişiminin sistematik olarak sansür edildiği, medya ve sivil toplumun bütün baskılara karşın iktidarın baskıcı tavrına direndiği” görüşüne yer verildi. Ülkemizi; “gazeteciler için dünyanın en büyük hapishanesi” olarak nitelendiren RSF, OHAL’e de değindi, uygulamanın iktidarın yetkilerini güçlendirdiğini ifade etti. Raporda, Türkiye için “hukukun egemenliği günümüzde sadece solmakta olan bir anı” cümlesine de yer verildi.

***

Ancak endekse göre, basın özgürlüğünün tek 'kötüleştiği' ülke Türkiye değil! Dünyada gazetecilere ve basına karşı düşmanlık, özellikle siyasi liderlerin açık bir şekilde desteklemesiyle artıyor. Raporda, “Liderlerin basına karşı düşmanlığı artık sadece Türkiye ve Mısır (161. sırada) gibi otoriter ülkeler ile sınırlı değil -ki bu iki ülkede ‘basın fobisi’ o kadar belirgin ki gazeteciler düzenli olarak terör suçlamasıyla karşılaşıyor ve iktidara bağlılık göstermeyenler keyfi olarak hapsediliyor” denildi.

***

Muhalif /bağımsız gazetecilik, Türkiye’de her iktidar döneminde en zor icra edilen ve en tehlikeli mesleklerin ilkidir! Halkın “gerçekleri öğrenme hakkına’’ hizmet eden, bu yüzden de egemen güçlerin hedefi haline gelen gazeteciler ölüm dahil, zindan, gözaltı, saldırı, tehdit ve hakaretlerle, sansür/ otosansür ve tasfiyelerle hep karşı karşıya kalmıştır. Günümüzde yazdıklarından ötürü tutuklanmamak sanki çok önemli kazanımdır (!) İletişim Profesörü, bilge gazeteci Şadan Gökovalı’ya göre, “Gazetecilik muhalefettir. Gerçek anlamda gazetecilik yapılabilmesi için, yapıldığı ülkenin, gazeteyi çıkaranın ve bizzat gazetecinin özgür olması zorunludur!’’
Peki günümüz Yeni Türkiyesi, bu koşullara uygun mudur? Manidar şekilde gülümsediğinizi tahmin etmem zor değil bu soruya. Öyle ya; artık gazeteciler çağının 'tanığı' değil de 'sanığı' haline gelmişlerdir Türkiye’de!

***
Son yıllarda bilinçli sindirme, korkutmayla “çok medyalı tek ses-havuz’’ tesis eden güç sahipleri toplumdaki kutuplaşma, enflasyon, dış politika, işsizlik, eğitimdeki sorunlarımıza çözüm aramıyor. Asla eleştiri yapılmasın, yazılmasın, çizilmesin istiyor. Gazete(ci)lerle, kültür sanat insanlarıyla uğraşıyor. Eleştiri hakkını, düşünce özgürlüğü körelten yasalar çıkartıp, gazeteciliği yok etmek istiyor.
Türkiye, basın özgürlüğü sıralamasında gazeteci kesenlerle yarışıyor!