''Barış için, yalnız Türklere değil, rumlara da barış getirmek için Ada'ya gidiyoruz.''
Tarihler 20 Temmuz 1974' ü gösteriyor.

Sabahın ilk ışıkları..

Başbakan Bülent Ecevit tipik ses tonuyla TRT kameralarına bu tarihi açıklamayı yapıyordu.
TRT'nin henüz bir yıllık toy muhabiriyken Ankara'daki evimin telefonu gün ışımadan acı acı çalmaya başladığında aslında benim için bir sürpriz olmamıştı.

10 dakikada hazırlanıp Dış Yayınlar'daki haber odasında daktilomun başına geçmiştim.
Her an bir harekat beklentisi içindeydik.

15 Temmuz 'da Faşist Yunan Cuntası'nın desteğiyle Ada'da başlayan ve Ada'yı Yunanistan'a bağlamayı amaçlayan darbe 1960 Garanti Anlaşması çerçevesinde Türkiye'nin müdahalesini meşru kılıyordu.
Kıbrıs'ın o tarihe kadar Cumhurbaşkanı olan Makarıos, İngiliz Gizli Servisi'nin yardımıyla Ada'yı terketmiş, ortalık bir anda kan gölüne dönüşmüştü.
EOKA çetesinin Cumhurbaşkanlığına getirdiği gazeteci Nıkos Sampson ,Iphestos planı gereği Kıbrıs Helen Devleti'ni ilan ettiğini, türklerin topluca imha edileceğini söylüyordu.
Başbakan Ecevit, 17-18 Temmuz tarihlerinde İngiltere Dışişleri Bakanı James Callghan'la görüşmüş, birlikte müdahale önerisinde bulunmuştu.
Öneri reddedilince tek yol müdahale idi.
Bir cümle; ''Ayşe tatile çıksın'' müdahalenin başlaması için yeterli oldu.
Ayşe dönemin Dışişleri Bakanı Turan Güneş'in kızıydı.

Ecevit'le Güneş arasında kararlaştırılan parolaya göre ''Ayşe tatile çıksın'' demek harekatın başlaması anlamına geliyordu.
Birincisi 20 Temmuz'da, ikincisi ise 15 Ağustos'ta başlayan harekatta 480 askerimiz şehit oldu.

Harekatlarda şehit olan Kıbrıslı Mücahit sayısı 70, Kıbrıslı Türklerin sayısı ise 270 idi.
Birinci harekat sırasında esir alınan Rumlar Adana'da kurulan esir kampına getirilmişlerdi.

Bir grup gazeteciyle Esir kampına giderek Ada'dan getirilen sivil ve asker esirlerle röportajlar yaptık.

Ekibimizde Selim Esen, Ahmet Tansel, Ceyhan Baydur, Ahmet Yazıcıoğlu, Övül Tezişler ve hemen sonrasında Kıbrıs'ta şehit düşen Adem Yavuz vardı.
Esirlere oldukça iyi koşullar sağlanmıştı.

Kamptaki yaşamlarından şikayet etmiyorlar, günlük ihtiyaçlarını kolaylıkla karşılıyorlardı.

Özellikle asker esirler arasında yaşları 18-19 olanlar vardı.

Ağlamaklı seslerle ne olduğunu bilmediklerini, EOKA çetecileri tarafından savaşa sürüldüklerini belirtiyorlardı.

Hepsi de harekat sona erdiğinde iade edileceklerini biliyorlardı...
Aradan 45 yıl geçti...

Doğu Akdeniz suları hala sıcaklığını koruyor.

Batı emperyalizmi bölgeden elini çekmedikçe suların soğuması da pek mümkün görünmüyor....