Sonbaharın tam ortasındayız… Sıcak günlere sırtımızı verdik, kışın gelmesini bekliyoruz.

Sonbahar genelde hep hüznü çağrıştırır. Yeşil yapraklar solar, dökülür… Güneş artık ısıtmamaya başlar. Yağmur bulutları sık sık gökyüzünü griye boyar.

Bitişlerin mevsimidir sonbahar. O yüzden melankolik bir havası vardır.

Sonbahar, hayvan barınakları açısından da en hüzünlü mevsimlerden biridir. Yazın bir heves satın alınıp, el bebek gül bebek beslenen köpeklerin terk edilmesiyle birlikte barınaklar ‘cins’ hayvanlarla dolup taşar.

Bu yıl da aynı hikaye yeni baştan yazılıyor. Barınaklarda ne ararsanız var.

En çok golden var… Sonra bol bol terrier var, hangi renk isterseniz mevcut.

Şivava var mesela… Bir lokma yer kaplıyor ama sanırım sorumluluğu çok ağır olmalı ki terk edilmiş. Büyük köpek derseniz, ondan da var elbet.

Sadece barınaklar değil tabii, sokaklardaki hayvan nüfusu da sonbaharda artıyor.

Türkiye’deki üretim ve satış çarkını durduramadıktan sonra barınakları amacına uygun hale getirmek ve sokakları da hayvanlar için yaşanabilir kılmak mümkün değil.

***

TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu, şu yasayı artık Meclis’e getirse, Meclis de onaylasa diye nafile bekliyoruz…

Türkiye bu, gündem ışık hızıyla değişebiliyor. Ekonomik krizi konuşurken bir yandan savaş çanları çalabiliyor. Haliyle de sıra hayvanlara gelmiyor, gelemiyor.

***

Geçtiğimiz hafta, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde, TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu'nun hazırladığı son raporun bazı detayları da basına yansıdı.

Gerçi bu raporların bir anlamı var mı, açıkçası bilemiyorum. 2-3 ayda bir hayvan hakları yasası ile ilgili yeni bir gelişme işitiyoruz. Ama sonra uzun bir sessizlik dönemi yaşıyoruz.

Yine de bir umut, raporun basına açıklanan kısmına bir göz attım.

Neler var, derseniz… Aslında yıllardır yazıp çizdiğimiz şeyler öneri mahiyetinde yinelenmiş.

Örneğin diyor ki rapor; hayvanlar yasalar önünde eşya olarak görülmemeli.

Hayvanlara her türlü şiddet, işkence, istismar ve öldürme, TCK kapsamında değerlendirilmeli ve suç sayılmalı.

Sahipli sahipsiz hayvan ayrımı kaldırılmalı.

Hayvanlarla ilgili suçları takip edecek ve bu suçlara müdahale edecek bir Hayvan Kolluğu kurulmalı. Hayvan Refah Fonu oluşturulmalı.

Hayvanlarını terk eden kişilere ciddi yaptırım uygulanmalı.

Kısırlaştırma başta olmak üzere görevini yerine getirmeyen yerel yönetimlere adli ve idari ceza verilmeli.

Petshop’lardan kedi ve köpek satışı yasaklanmalı.

Ekolojik denge göz önüne alınarak belli bölgelerde avcılık belli bir süre ile yasaklanmalı.

Yunus parkları kapatılmalı.

İyi, güzel, hoş da… Sonuç?

Sonuç her zamanki gibi sıfır…

Yine göstermelik bir rapor hazırlandı. Ve aylar sürecek sessizlik dönemine girildi.

Yasanın ne zaman çıkacağını ise ancak Allah bilir.