“Kucaklıyor beni Metin Altıok/ Aldırma diyor gülerek/
Yaşamak görevdir yangın yerinde/ Yaşamak insan kalarak/

Yaşamak bu yangın yerinde/ Her gün yeniden ölerek...”

Ataol BEHRAMOĞLU

1984 Los Angeles Olimpiyatları’nın şarkısı İtalyan Söz Yazarı Giorgio Moroder’un “Take Someone’s Hand”di. Yani; “Birinin elini tut!” diyordu stattaki yüzbin insan. “Yak, yak, yak” diyordu Sivas’ta Madımak Oteli’nin önünde bir insan. “Yak, yak, yak” diyordu bin insan. On bin insan!.. Seul Olimpiyatları’nın şarkısı da 4 yıl öncesinden pek farklı değildi.

Moroder’un bestesi ; “Hand in Hand”di; “Elele”

“Yak, yak, yak” diyordu 26 yıl önce Sivas’ta Madımak Oteli’nin önünde bir insan. “Yak, yak, yak” diyordu bin insan. On bin insan!..

***

Okan Yüksel Ustam da soruyordu: “Machiavelli’nin ‘İnsanlar bize ya hınç ya da korku yüzünden kötülük ederler’ sözünü anımsayın. Sivas’ta yakılan aydınlarda ne hınç ne de korku vardı. Ve onlar kötülük edemezlerdi. Ama oteli saran onbin insan; 'Cumhuriyet Sivas'ta kuruldu, Sivas'ta yıkılacak' , 'Laiklere ölüm' , 'Yaşasın şeriat' sloganları atarken hem hınçlıydı, hem de korkuyordu. Alçaklar kötülüklerini -çok kötü- göstermediler mi o gün?’’

Gösterdiler Ustam gösterdiler.

***

O kapkara günde, aydınlığın karanlığa, sevginin nasıl nefrete yenildiğini dillendirir Aziz Nesin. “Beni yatağa yatırın, bu güruha kötü bir ceset vermek istemiyorum. Korkarak ölen bir adam gibi görünmeyeyim” dediğini de!

Ve devam eder; “Ölürsek arkada kalanlar ölenler için şiir yazar” dedi Metin Altıok.

Güldürmeyi, düşündürmeyi çizgilerde seçmiş, karikatürist olmuştu. Ateşle gelecek olan ölümün soğukluğunu mızıka çalarak bekliyordu Asaf Koçak. Hayatı şehir şehir dolaşmayla, sürgünle geçmişti. Ancak hep değerli insanlar vardı çevresinde. Nereden bilebilirdi ki böyle bir sonu Nesimi Çimen? (Türkülerini bağlama ile değil göğsünde taşıdığı curasıyla çalıp söylemesiyle, 'Kalem yazmaya başlayınca gönlün gözü açıldı’ sözüyle ünlüydü Nesimi)

Belki böyle öleceğini tahmin etmezdi ama “Akarsu’yum yansam da/ Kül olup savrulsam da/ Bazı bazı gülsem de/ Yine gönlüm hoş değil” demişti Muhlis Akarsu. Daha 22 yaşındaydı ama bağlama ustasıydı. Kendi güzel, yüreği daha güzeldi. Ve daha nice nefesler durdu ateşin kor ateşin arasında Hasret Gültekin! Dr. Behçet Aysan, Asım Bezirci Usta.

Gazeteci Mehmet Kaynak, Şair Uğur Kaynar, Sanatçı Edibe Sulari’nin de aralarında olduğu

35 aydın ve sanatçı dinci faşistlerce katledildi.

***

Madımak’ta günü kararttılar. Güzel yüreklileri, şiirlerimizi, türkülerimizi, deyişlerimizi yaktılar. Olimpiyatlarda, Londra Trafalgar, New York Times, Paris Concorde, Berlin Postdam’da, Roma Aziz Peter‘de, Buenos Aires Mayo, Meksiko Hidalgo, Madrid Santa Ana meydanlarında insanlar her fırsatta elele tutuşup barış sevgi şarkıları söylerken, daha 2 ay önce Çubuk’ta CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun linç sırasında sığındığı evi “Yakın..Yakın” diye bir kadın bağırıyordu. Çorum’dan Maraş’a, Madımak’tan 26 yılda Çubuk’a!

***

Ülkemde kara lekedir Sivas 2 Temmuz 1993. Bir de 13 Mart 2012; Sivas Davası’nın zaman

aşımına uğradığı gün! Sevinç çığlıkları atarak yakmanın "insanlık suçu" olmadığını mahkeme kararına bağlandığı tarih! Bekir Coşkun da ertesi gün köşesinden haykırmıştı;

“19 yıl öncesinden gelen alevler yeniden yükseldi. Perdeleri tutuştu odamın. Keşke insan yakmayı, ‘insanlık onuru’ da saysaydınız utanmadan!”

Ama umutları yakamadılar, yıkamadı o halk düşmanları. Yılmaz Odabaşı’nın dediği gibi;

“Barbarların yaktığı ateşler günübirlik sönse de, Asım Bezirci’lerin anılarındaki ve yazdıklarındaki ateş, inanıyorum kuşaklar boyu hep yanacaktır.”