“Her şeye rağmen ben onları affediyorum”

Mustafa Kemal Atatürk(Haziran 1938-Yalova)

Dr. Ceyhun İrgil üretken bir yazar. Son kitabı “Babalar ve Çocuklar” popüler tarih incelemesi ve derlemesi özelliğinde, titiz bir çalışmanın ürünü. Çok dillendirilmeyen ve konuşmaktan kaçınılan bir konuda toplumsal merakı gidermek amaçlı yazılmış. Dr. İrgil, Kurtuluş Savaşı sonrasında sürgüne gönderilen 150’likleri konu almış. O, 150’likler ki, her biri Padişah Vahdettin ve Damat Ferit tarafından Mondros sonrasında bakanlıkla taltif edilen, özel görevlere getirilen, mütareke basınına yazar yapılanlardır! Çoğunluk, İngiliz Muhipler Cemiyeti, Kürt Teali Cemiyeti, İslam Teali Cemiyeti üyesidir. İngilizlerle ve onların maşası Yunanlılarla işbirliği yapan hainleri, onların çocuklarını tek tek anlatmış Ceyhun İrgil dostumuz: “İngiltere Başbakanı Johnson seçildiğinde Türk kamuoyunda ‘Vatana ihanetten linç edilen Ali Kemal’in torunu başbakan oldu’ haberleri ile çoğumuzun aklına şu sorular gelmişti; Milli Mücadele’ye karşı olanlara, Kurtuluş Savaşı’na karşı çalışmalar yapanlara ne oldu? Nereye gittiler? Nasıl yaşadılar? Ülkeye döndüler mi? Çocukları, torunları ne yaptı? Ne yapıyorlar? İşte bu kitapta merak edilen bu sorulara yanıt ararken aynı zamanda birçoğu 150’lik olarak anılan kişilerin hayatlarından yola çıkarak olan bitene ışık tutmaya çalıştım.”

Kitabın arka kapağındaki tanıtım yazısı Tarihçi-Yazar Sinan Meydan’dan: “Kimisi işbirlikçi saray hükümetinin, kimisi işgalci İngilizlerin yanında Kurtuluş Savaşı’na karşı çıktı; Türk milletinin varlık yokluk kavgasında ihanet ettiler. Kurtuluş Savaşı sonrasında affedilenler oldu, böylece sayıları 150’ye indi. 150’likler diye anıldılar. Fransız ve Rus devrimlerinde yapıldığının aksine idam edilmediler, hapse atılmadılar, sürgün edildiler. Cumhuriyet’i kuranlar kin tutmadılar, suçun bireyselliği ilkesini dikkate aldılar. 150’liklerin yakınlarını ve çocuklarını suçlu olarak görmediler. İşte Dr. Ceyhun İrgil’in bu kitabı 150’liklerin izini sürüyor, onların ve çocuklarının bilinmeyen öykülerini anlatıyor, Cumhuriyet’in saklı kalmış bir yönünü gözler önüne seriyor...

***

Kitapta, Milli Mücadele’ye karşı olduğu için linç edilerek öldürülen ilk ve tek Osmanlı yöneticisi, yazar ve gazeteci Ali Kemal, Cumhuriyet döneminin diplomat yapılan oğlu Zeki Kuneralp (Bükreş, Prag, NATO Daimi Temsilcisi, Paris, Bern, Londra ve Madrid Büyükelçisi), torunu Selim Kuneralp ve Ali Kemal’in İngiliz eşinin soyundan torunu Stanley Johnson’la ilgili bilgiler verilmiş. Burada önemli bir ayrıntıya yer verelim. Ali Kemal’in oğlu Zeki Kuneralp İsviçre’de hukuk eğitimi gördü. İsmet Paşa’nın özel izniyle ülkeye gelerek, bizzat onun yardımıyla Dışişleri Bakanlığı’nda görevlendirildi. İnönü, ünlü “Cumhuriyet’i kan ile kurduk ama kin ile büyütmeyeceğiz” sözünü Kuneralp’in göreve atanmasını yaparken söylemiştir. Cumhuriyetin kurucularının devlet adamlığı kalitelerini ve “suçun şahsiliği” prensibini uygulayarak kimseyi ötekileştirip dışlamadıklarını gösteren en iyi örneklerden biridir.

***

150’likler işçinde -elbette- pişmanlık duyanlar da vardı. Bunlardan biri de dönemin İstanbul Türkçesi’ni en iyi kullanan yazarlarından Refik Halat Karay’dı. “Ben olana, olmuşa, olacağa muhalif” sözüyle ünlenmiş 'Memleket Hikayeleri'ni yazmış Refik Halit!

Yazılarında Milli Mücadele ve Kuvayı Milliye için ağır ifadeler kullanandır. Bedelini de yıllarca sürgünde yaşayarak ödemiştir: “Ben ne yazık ki Atatürk’ü görmeyen, tanımayan bir adamım; yani onunla yüz yüze gelmemiş, meclisinde bulunmamış nadir yazarlardan biriyim. Hatta (…) Atatürk’ün kudretini görmeyen ve nüfuzunu tanımayan adam da ben idim. Yabancı illerde, bana değil, en inatçı ve geri kafalı bir muhalife bile Atatürk, Türk olmanın gururunu zorla taşıttı ve onu gönderdiği gurbette, gurbetten çok fena olan milli miskinlikten kurtardı.
Ben o milli gururla yaşadım ve belini doğrultmuş vatanıma o sayede beli bükülmemiş, dinç ve şevkli döndüm
.”

Yine pişman olanlardan, sonradan 'Atatürk‘ün Hayat Felsefesi'ni yazmış Mesut Fani’nin Atatürk için özeleştirisi: “Padişahlık kuruyor dediler, olmadı. Halife olacak dediler, olmadı. Diktatör olmak istiyor dediler, olmadı. Milyonları tutan hediyeler aldı dediler, verdi. Hazinelere sahip oldu dediler, verdi. Nesi varsa millete bağışladı.”

***

'Babalar ve Çocuklar'ın asıl öznesi, Milli Mücadele ve Cumhuriyet gibi zorlu bir devrim sürecini yönetenlerin ve karşıtlarının tutumları. “Dünya tarihinde böylesi uzun, kanlı bir işgal ve savaş sürecinden geçip, karşıtları ile hesaplaşmaktansa ülkeyi ayağa kaldırmayı ve insan kazanmayı önceleyen rejim değişikliği ve devrim süreci çok nadirdir. Kitap çok acılar çekmiş, ihanete uğramış ve neredeyse yok olma noktasına gelmiş bir kuşağının, her şeye rağmen ‘Biz bu Cumhuriyet’i kanla kurduk ama kin ile büyütmeyeceğiz’ anlayışına odaklanıyor.”

Bir anlamda da; “zamanın ruhu ve iktidar gücüne sahip olan kaybeden ve kazananların vicdan serüveni” kitap.