Ulu Önder'in aramızdan ayrılmasından bu yana tam 82 yıl geçmiş. Devrim karşıtlarının, cumhuriyet düşmanlarının, O'nun ilkeleriyle mücadele eden aymazların her türlü çabasına rağmen kurduğu Cumhuriyet ve devrimler dimdik ayakta.
Ata'nın son günlerinin, ayrılık öncesinin neler düşündüğünü, neler söylediğini hatırlayınca, bu büyük dehaya bir kez daha hayran olmamak mümkün mü? Çok değil ölümünden bir ay öncesine kadar konuşmalarında, sohbetlerinde neler var biliyor musunuz?
Ata'nın kafasındaki en önemli sorun Hatay sorunu. Bunun yanında çevresindekilere söz ettiği konular arasında Berlin-Roma mihveri ,Sadabat Paktı, Uluslar Derneği, Habeşistan sorunu, Balkan Antlaşması, Danzig Koridoru, Dil ve Tarih Kurumu çalışmaları,y aklaşan Cumhuriyet Bayramı'nda Ankara'daki törenlere katılması olanakları ve bunun gibi çeşitli sorunlar...
Düşünebiliyor musunuz? Ölüme adım adım yaklaşan bir devlet adamının son günlerinde kafasını meşgul eden konuları?
Atatürk'ü en fazla üzen Hatay konusunda bir anekdotu Falih Rıfkı Atay anlatıyor; ''Bir akşam sivil arkadaşlarından birinin, 'Paşam, ne diye kendinizi bu kadar üzüyorsunuz? Yarın bir tümen asker yollarsınız Hatay'ı alırsınız. Almanlar Renani'ye girdiler de sanki Fransızlar ne yaptılar? Renani için harekete geçmeyenler, Suriye'nin bir sancağı için mi Türkiye ile harbe kalkışacaklar' demesi üzerine bir an durarak; 'Evet yarın sabah bir tümen asker yollasam, Hatay'ı alabilirim. Renani için harekete geçmeyen Fransızlar, bir Suriye Sancağı için bizimle harbe girmezler. Bunu da bilirim. Fakat ya bu sefer namus ve şeref meselesi yaparlarsa? Milletler belli olur mu? Ben bir Sancak için Türkiye'yi harp tehlikesine sokmam' diye cevaplamıştı."
Ölüm döşeğindeki bir devlet adamının dış politikadaki ince zekasını görebiliyor musunuz?
Peki ya hasta yatağındaki önsezisine ne demeli?
Gazeteci Yazar Ruşen Eşref bir anısını şöyle dile getiriyor; ''Sen bu yıl savaş çıkmaz diyormuşsun. Başbakan bana anlattı. Doğru görmüşsün. Bu yıl çıkmaz. Zaten mevsimi de geçti. Ancak gelecek yıldan korkumuz. Dikkatli olalım. Gelecek yıl kuşkuludur. Çok kuşkuludur.''
Son günlerinde sık sık komaya giriyordu. Bir keresinde 3 gün süren bir komadan çıktığında kendisine uyumuş olduğunu söylediler. Bu komadan çıkışı bir mucizeydi. Hekimlerinden biri bu mucizeyi şöyle açıklamıştı; ''Size edebi bir şey söylemiyorum, yirminci asır tıbbının kudretini bilen bir insan olarak söylüyorum; Ölüm ondan korktu.''
Ölümsüzlüğünün 82. yılında bu büyük dehayı rahmet, minnet ve özlemle anıyor, Türk gençliğinin verdiği sözü bir kez daha yineliyoruz;
''...Özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz.
Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk lkelerimizden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusu'na adarız.''