Ve “Türk usulü başkanlık sistemi başladı.”
Yasalara, hele ilk 4 değişmez maddeye rağmen.
Bir karşı devrimin, Türk usulü başkanlık sistemiyle tamamlanacağı tartışılıyor.
Klavye başında binlerce Cumhuriyet çocuğu var.
Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve devrimlerine inanmış kalabalık.
Facebook, twitter üzerinden eylem yapanlar güruhu.
Birkaç korkusuz yazar işte o kadar.
Bir tomar boş söylev,
Bir o kadar aynı teraneyi baştan alıp yazan kalemşor…
Şahsen benim inandığım;
Atatürk ilkeleri ve devrimleri.
Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti ve parlamenter düzen.
2016 yılında Türkiye’de;
Bunu yazdığımdan bile utanıyorum.
Gelip geçen bütün siyasetçilerin yakasında hakkım.
Koca bir miras demek ki böyle yeniyor.
Sessiz, hareketsiz aval aval, şaşkın şaşkın bakınmaca…
Hala delege hesabı, genel başkan bulamamaca…
Koltuğa deli gibi sarılmaca, yeni yollar yeni çizgiler aramamaca…
**
Ne zaman ruhum hasta olsa Atatürk’e ve Bursa nutkuna sığınırım.Ve sanırım yine ihtiyacım var.
Bu kez hepimizin.
Kalan satırlarımı, yüce Atatürk’e bırakmaktan onur duyuyorum.
Anlarsan anla…
Anlamazsan bir daha oku.
Yine anlamazsan bir daha fasulyeden konuşma…
Yalancı devrimciler, koltuk meraklıları, mikrofon Cumhuriyetçileri, Atatürkçüleri…
Bak,
Bugünü dün gören Atatürk neler söylemiş;
BURSA NUTKU;
Türk Genci, devrimlerin ve cumhuriyetin sahibi ve bekçisidir. Bunların gereğine, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır. Yönetim biçimini ve devrimleri benimsemiştir. Bunları güçsüz düşürecek en küçük ya da en büyük bir kıpırtı ve bir davranış duydu mu, “Bu ülkenin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır, adalet örgütü vardır” demeyecektir. Elle, taşla, sopa ve silahla; nesi varsa onunla kendi yapıtını koruyacaktır.
Polis gelecek, asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, “Polis henüz devrim ve cumhuriyetin polisi değildir” diye düşünecek, ama hiç bir zaman yalvarmayacaktır. Mahkeme onu yargılayacaktır. Yine düşünecek; “Demek adliyeyi ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım” diyecek.
Onu hapse atacaklar. Yasal yollarla karşı çıkışlarda bulunmakla birlikte bana, başbakana ve meclise telgraflar yağdırıp, haksız ve suçsuz olduğu için salıverilmesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek. Diyecek ki, “Ben inanç ve kanaatimin gereğini yaptım. Araya girişimde ve eylemimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı ortaya koyan neden ve etkenleri düzeltmek de benim görevimdir.”
İşte benim anladığım Türk Genci ve Türk Gençliği!
DEVRELER YANIK…
İşi beyin olan bilim adamını dinledim.
Yıllardır işi beyin…
Kıvrımların, reflekslerin hangi noktalarda olduğunu,
Her yanını biliyor...
Dedi ki;
“Beyine elektrik verip Parkinson hastalarının titremesini bile önlüyoruz...”
Yani beyin düşük düzeyli bir elektrik alışverişiyle çalışıyor.
Aynı kişi;
“Hafızanın beynin neresinde olduğunu hala bulamadık...”
Biz de aramıyoruz zaten hocam.
Hafızanın nerede olduğunu, hatta nasıl çalıştığını da umursayanımız yok.
En kısa yoldan, Sayın CHP Genel Başkanı misal…
- Hakkını helal et
- Helal olsun...
Bir dakika yahu.
Sen sana oy verenleri temsil ediyorsun Sayın Genel Başkan.
Misal ben..
Ya sana oy vermiş isem
Ve hakkımı helal etmiyorsam ne olacak?
Hoca haklı…
Kafasına göre takılıyor bu hafıza nöronları…
Yerini bilmiyor, aramıyoruz da.
Sen kendine göre unutabilirsin de.
Beni temsil ediyorsan unutma…
HAFTANIN HAYRETİ…
Bisiklete, motosiklete hiç saygımız yok…Aslında Allah korusun küçücük bir kazada en büyük yaralanmaya ve hatta ölüme en yakın onlar…
Fransız bisikletçi Christian Jean Aguste Niaffe 58 yaşındaydı.
Bisikletiyle Türkiye turu yapıyordu.
Rampada yavaşladı.
Virajı alamayan Muğlalı vatandaş gitti arkadan çarptı…
Fransız öldü…
Ölüm haberlerine alışan gözlerim bu ölümü süzdü hemen…
Bu da başka bir terör eylemi.
Asfalt şövalyeleri.
Sanki bisiklet, motosiklet adam değil, taşıma aracı değil.
Medeniyet göstergesidir aslında.
Medeniyetten anlayana…
DELİ ZİYA
Bir aptalın hatasını düzeltmeye kalkmayın sizden nefret edecektir. Bir bilgenin hatasını düzeltin. Size minnettar kalacaktır.
