Kurt puslu havayı severmiş. Son günlerin kaosundan yararlanmak isteyen vandallar Ata'ya, Cumhuriyet değerlerine sadırmaya başladılar. Samsun'daki Onur Anıtı'nda sonra Edirne'deki Adalet Anıtı'na zarar vermeye çalıştılar. Anlayamadıkları şu ki her saldırılarından Atatürk devrimleri, cumhuriyet değerleri daha da güçlenerek çıkıyor.
Bir de sosyal medyada eski bir video paylaşılmaya başladı. 10-15 yıl öncesinin bir Teke Tek programında bir hanım kızımız açıkça 'Atatürk'ü sevmiyorum' diyor. Üniversiteli kızın Facebook adlı paylaşım sitesinde İranlı dini ider Ayetullah Humeyni'nin bir fotoğrafı yer alıyor. Humeyni'yi sevdiğini ve saydığını söylüyor ancak İran'daki rejimi desteklemediğini belirtiyor. Çelişkiyi görüyor musunuz?
Türbanlı bacım Atatürk'ü ise sevmediğini söyleyerek gerekçesini şöyle açıklıyor: “Atatürk'ün yetkiyi padişahtan alırken yani Saray'dan alırken laik bir Cumhuriyet kurmak için aldığını düşünmüyorum. Halk o zaman islami değerler için savaştı. Nitekim Kurtuluş Savaşı'nın başlaması da Kahramanmaraş'ta Fransız askerlerinin Nene Hatun'un başörtüsü'ne uzanmasıyla olmuştur.''
Üniversite öğrencisi kızım! Otur sıfır! Hangi cümleni düzeltelim; Ata'nın laik cumhuriyeti kurmak için Saray'dan yetki aldığını hangi kitaptan çıkardın? Kuvayı Milliye'yi oluşturan iradenin hangi islami değerleri kullandığını nereden öğrendin? Kahramanmaraş'taki olay da hiç öyle değil. Kurtuluş Savaşı, Gazeteci Hasan Tahsin'in İzmir'de düşmana attığı ilk kurşun sonrası Mustafa Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkmasıyla başlar. Kahramanmaraş'ta üç Türk kadınına saldıran askerler emperyalist Fransa askerlerinin üiformalarını giyen Ermeni çetecilerdir. Kadınların başörtüsünü değil, peçelerini indirerek tacizde bulunmuşlardır. O sokakta dükkanı olan Sütçü İmam, ateş ederek bir Ermeni çeteciyi öldürmüş, birini de yaralamıştır. Doğrusu, Nene Hatun'u oraya nasıl getirdiğini de anlamış değilim. Nene Hatun, 1877 Osmanlı-Rus savaşında Erzurum'daki Aziziye Tabyası'nın savunulmasında kahramanca savaşarak adını tarihe yazdıran Türk kadınıdır.
Kurtuluş Savaşı'ndaki Türk kadınlarından söz etmek istersen, savaş, kahraman kadınlarımızın tarihi ile doludur.

Aydın'ın Baltaköy kadınlarından söz edebilirsin. Osmaniye'nin Tayyar Rahmiye Hanım'ından söz edebilirsin. Silah dolu kağnısının başında donarak ölen Şerife Bacı'yı örnek gösterebilirsin. Peki Kara Fatma'yı bilir misin? Birinci Dünya Savaşı' nda Kafkasya Cephesi'nde savaşmış, Mondros Ateşkes Alaşması'ndan sonra Erzurum'a geçerek Mustafa Kemal Paşa ile görüşerek cepheye katılmış ve üsteğmen üniforması ile kahramanca savaşmış. Bak üniversite öğrencisi kızım Kara Fatma ile Atatürk arasında geçen diyalogda kısaca neler konuşulmuş;
''Sen silah kullanmasını bilir misin?
''Bilirim.''
''Ata biner misin?''
''Binerim.''
''Harpten, ateşten korkmaz mısın?
''Muharebe bana düğündür Paşam. Bu aziz vatanı kurtaracak sensin, bütün millet senin emrini bekliyor.''
İşte böyle... Kurtuluş Savaşı böyle kazanıldı hanım kızım...
Programda Fatih Altaylı'nın 'Atatürk olmasaydı burada belki de İngilizler vardı, Fransızlar vardı' şeklindeki açıklamasına verdiği yanıt, gerçek kimliğini de ortaya koyuyor türbanlı bacımın. Şöyle diyor: ''Yani İngilizler olsaydı benim haklarım daha geniş olacaktı. Zaten mesele bu yani.''
Nasıl bu cümleyi hatırlıyorsunuz değil mi? Fesli meczup da bir televizyon programında ''Keşke Yunan galip gelseydi dememiş miydi? İşte engin tarih bilgisine (!) sahip bu öğrenci kızımız da aynı görüşte. Atatürk'ü sevmediğini söylüyor.
Zaten bu kafa yapısıyla sevmesinler. Aslında onların sevmedikleri Atatürk değil, onlar Türkün ulusal kimliğini sevmiyorlar. Onlar bağımsızlığa karşılar, emperyalizmden yanalar. Onlar aydınlanmanın, uygarlığın karşısındalar, karanlıktan besleniyorlar. Onlar Atatürk'ün ahlak, onur, haysiyet demek olduğunu bilmiyorlar. Üniter yapıya karşılar, bu toprağın sesleri onları rahatsız ediyor. Toplumun akla , fenne yönelmesinden, bilimsel düşüncenin egemen olmasından korkuyorlar...
Bu yaratıkların Atatürk'ü sevmemesini, ilkelerine, devrimlerine, Cumhuriyet değerlerine saldırmalarını çok iyi anlıyoruz. Aksi takdirde kendimizden şüphe etmemiz gerekecek...