Bugün sizlere, bazı belediyelerin devrim niteliğindeki çok özel bir hizmetinden bahsetmek istiyorum:

At-kaç hizmeti!

Bu hizmet şu şekilde işliyor: Örneğin X ilçesinde sokak hayvanı nüfusu kontrolsüz çoğalıyor diyelim.

Kısırlaştırma yapsan bunun için veteriner hekim lazım, kısırlaştırma yapılacak bir merkez lazım.

Sokak hayvanlarının bakımı, küpelenmesi, takibi de ayrı bir iş tabii…

Sonra, ikide bir belediyeyi arayıp; “Filancada çok köpek var, rahatsız oluyoruz, toplayın” diyen, hayvan sevmeyen vatandaşlar var… Baş ağrıtıyor.

Belediye düşünüyor, taşınıyor, “ne yapsak ne etsek de bu durumu çözsek” diyor.

Sonunda dahiyane bir fikir bulunuyor.

Hayvanları güzelce sağdan soldan toplayarak ‘pat’ diye götürüp başka bir ilçenin sınırlarına atıp, topuklama uygulaması hayata geçiriliyor. Bu sistem hem ilçeler hem de komşu iller arasında yaşanıyor.

At-kaç hizmeti son derece ucuz, pratik ve zahmetsiz olmasının dışında hızlı bir şekilde sonuç alınabiliyor. Bu yüzden de hayli popüler!

***

Maalesef Türkiye genelinde bu kaypakça işi yapan öyle çok belediye var ki…

Öncelikle şunu bir hatırlayalım: Belediyelerin yasalar çerçevesindeki görevlerinden biri de sokak hayvanlarının tedavi, kısırlaştırma, beslenme gibi temel ihtiyaçlarını karşılamak; onları korumak, vatandaşlarını bu konuda bilgilendirmek. Her belediyenin mutlaka bir bakımevi olması gerekiyor.

At-kaç hizmeti veren belediyeler sadece uyanıklık yapmakla kalmıyor, yasaları da çiğniyor.

Bu yasa dışı uygulama; ilçe sınırları içinde sokak hayvanları için gerçekten hizmet vermeye çalışan belediyeleri de usandırıyor.

Yani; Y Belediyesi güzel bir veteriner işleri kadrosuna sahip, kısırlaştırma yapıyor, bakımevi hizmeti veriyor, farkındalık çalışmaları yapıyor… yapıyor da yapıyor. Ama X Belediyesi’nin at-kaç uygulaması yüzünden ne yapsa yetmiyor. Her gün sınırlarına yeni sahipsiz hayvanlar (k)atılıyor.

***

Bu sorun nasıl çözülür? At-kaç uygulaması nasıl bitirilir?

Cevabı çok basit ve aslında ülkemizdeki birçok sorunu da çözecek bir reçete:

Yasada gerekli düzenlemelerin yapılması, yaptırımların uygulanması ve devletin etkin denetleme mekanizmasını hayata geçirmesi ile at-kaççı belediyeleri hizaya sokmak mümkün.

Bu reçeteye önemli bir ek daha yapmakta fayda var: Sivil toplum kuruluşları yani STK’lar da çözümün bir parçası yapılmalı.

STK’ların görevlerinden biri de denetlemenin bir parçası olmaktır. Maalesef ülkemizde STK’ların bu fonksiyonu yeterince işleyemiyor; çünkü denetleme görevini yapsalar da genellikle onları kale alan çıkmıyor.

Sadece hayvanlarla ilgili konularda değil her alanda iyileşmek, gelişmek ve ileriye gitmek için STK’ların güçlendirilmesi şart!