Bir seçim daha geldi, geçti.
Getirdikleri, götürdükleri uzun süre tartışılacaktır. Ancak hiç şüphe yok ki getirdiği en önemli unsur, yönetim biçimini belirleyen "SİSTEM" değişikliğidir.
Başta siyasi partiler olmak üzere herkes bu sonuçlardan gereken dersi çıkarmalı, özeleştirisini yapmalıdır.
Bunların başında da CHP gelmektedir.
Nitekim seçim sonrası hemen "TAHT" kavgası başlamıştır.
Partiyi hangi noktaya getirdiği belli olan Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibine bayrak açan Muharrem İnce'nin yanı sıra "DEĞİŞİM" isteyen İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu da dolaylı olarak "ben de varım" mesajı vermiştir.
Ancak asıl mesele kimin genel başkan olacağı değil, partinin 1950 seçimlerinden bu yana neden iktidar alternatif olamadığıdır.
Bunun bir tek istisnasını genel sekreter seçildikten sonra oluşturduğu Turan Güneş,Haluk Ülman, Deniz Baykal, Erol Çevikçe, Kamil Kırıkoğlu, Ali Topuz, Hasan Esat Işık gibi isimlerden oluşan kadrosu ile Bülent Ecevit göstermiştir.
Halkın beklentilerini iyi saptayarak, toprak reformu, köy kent gibi projelerle halka dokunmayı bilmiş, partisinin önüne geçmiş yeni bir vizyon getirmiş tek parti döneminin olumsuzluklarını silerek halkla barışmayı bilmiştir.
Fakat sonra iş başına gelen parti yönetimleri zamana ayak uyduraramış, yaratılan fırsatı değerlendirememiştir.
Tartışılması gereken olay budur.
Olumsuz bir zaman dilimini anımsatan partinin ismi ve logosu mudur?
İktidara gelmeyi engelleyen “asıl sorun” bu mudur?
Atatürk’ün görüşlerinin ışığı altında bu sorgulanmalıdır.