Cahiliz, bu ülkenin en büyük problemi cehalet.

Ya bunu bilir, halleder kurtulursunuz

ya da köle olursunuz. Prof. Dr. Doğan Kuban

Öncelikle…

30 Ağustos 1922’de

emperyalizmi, yerli ve yabancı işbirlikçileriyle Anadolu yaylasına gömen Mustafa Kemâl’in Askerleri’ne, Milli Mücadele’nin isimli isimsiz kahramanlarına, Kuvvacı Yürekler’e,

Tüm şehitlerimize…

Minnetle, şükranla, saygıyla, rahmetle…

***

Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Başkumandan Gazi Mustafa Kemâl Paşa, bu coğrafyanın en onurlu en kutsal savaşı Kurtuluş Savaşı’nın son aşaması Büyük Taarruz’un, 9 Eylül’de İzmir’in

Kurtuluşu’na uzanan zafer sürecinden son derece keyiflidir.

Paşa cephededir. Kurmayları ile kahvesini içmektedir.

Eşyalarının çadırından Ankara'ya taşınmasına nezaret etmektedir.

Mustafa Kemal Paşa, bir ara çadırına girer.

Cepheye götürdüğü kitapların çalışma masasının

üstünde durduğunu görür, nedenini askere sorar.

"Boş sandık beklenildiği" yanıtını alır.

Sonra dışarı çıkar ve içi mermi dolu sandıklardan birini yere boşaltarak askere uzatır.

Diğer paşalar şaşkınlık içindedir.

Büyük Önder döner, şunu söyler:

"Aman çocuk, kitapları buna koy. Asıl savaşımız bundan sonra başlıyor."

Değerli Dostumuz Sunay Akın’dan da dinlemiştim ‘’Hayat Deyince’’ programında

bu anekdotu. Eklemişti dostumuz; “Kitap okudukça, gösterdiği cephede direndikçe, Atatürk

yaşayacaktır’’

***

Mustafa Kemâl Atatürk’ün düzenli okuma alışkanlığı; bilinendir.

Hatta okuduğu kitapta metin üzerinde notlar aldığı da.

(Bu notlar halen Anıtkabir Müzesi’nde teşhirdedir)

Gazeteci Ruşen Eşref Ünaydın, Çanakkale‘nin Anafartalar Komutanı’nı ziyarete gittiğinde masasında Balzac’ın Colonel Chabert’inin, Maupassant’ın Boule de Suif’inin, Lavedan’ın Cervir’inin durduğunu anlatır.

O’nu kalın bir tarih kitabı okurken gören Vasıf Çınar’la arasındaki şu konuşma da ilginçtir:

“Paşam. Tarihle uğraşıp kafanı yorma. 19 Mayıs’ta kitap okuyarak mı çıktın Samsun’a?’’

Mustafa Kemâl Paşa gülümseyerek, “Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydım, bu yaptıklarımın hiç birisini yapamazdım.’’

***

“En büyük savaş; cahilliğe karşı yapılan savaştır. Gerçek kurtuluş ancak cehaletin ortadan kaldırılmasıyla olur. Cehalet kaldırılmadıkça toplum yerinde kalıyor demektir. Yerinde duran bir şey ise geriye gidiyor demektir’’ de demiş Atatürk’ün bundan 97 yıl önce savaş meydanındaki sözü “Asıl Kurtuluş Savaşı şimdi başlıyor’’ günümüzde ne kadar büyük önem taşıyor değil mi?

Din istismarının tavan yaptığı, toplumun ikiye bölündüğü, kitapların bomba muamelesi gördüğü,

“okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor” incisini saçan Profların olduğu, kadınların öldürüldüğü, çocuklara tecavüz edildiği, ormanların talan edildiği yakıldığı günümüzde!..

Siyasi iradelerin ülkemizin eğitim ve de genel bilgi düzeyinin yükselmesi için sorumluluk alması şart.

Çağdaş uygarlığa bu şekilde ulaşılır.

Cumhuriyet aydınlanmasının da rotası bu değil miydi?