Şimdi aylarca aşı olmayıp ardından tek genelge ile koştura koştura aşı olanlara soruyorum? E aşı olmadın da ne oldu? E şimdi oldun da bir gün önceki o yüksek inancına ne oldu? Öyle ki, Twitter’da “Evladını aşıdan koru” etiketi altında yüzbinlerce kişi mangal da kül bırakmamıştı. Sonra devlet genelge çıkardı. Aşı olmayandan haftada iki kez PCR testi istedi. Daha iki gün öncesine Twitter’da evlatlarını cansiperane aşıya karşı korumaya yeminli ebeveynler, haberi duyar duymaz, o korumaya muhtaç çocuklarını alıp “öğlen kuyruk olur” diye sabahın ilk ışığında aşı sıralarına koşturdular.  

Ama asıl sıkıntı bu kişilerde değil. Çünkü bizde sıklıkla kullanılan “bilime güvenmek lazım” cümlesinin çok ciddi bir sorunu var. Hangi bilime? Aşı tartışmaları ile yine ortaya kondu ki “bilim” diye bahsedilen şeyin aslında her insanın zihninde çok farklı bir anlamı var. Herhangi bir bilim dalı ile ilgili olmayan kişilerin kafalarının bulanık olmasını bir nebze anlayabiliyorum. Fakat bir bilim dalı ile ilgili olan özellikle tıp biliminin herhangi bir dalı içinde olan herkesin farklı bir yorum yapmasını nasıl açıklayabiliriz? Şimdi o aşı karşıtı bilim insanları da birer ikişer tüm sosyal mecralardan eksilmeye başladı. Onlara da sorsak? E hani vazgeçilmez aşı karşıtlığı? E aşı bu kadar berbat bir şey idi ise asıl şimdi ortaya çıkmanız gerekmez mi? Bakın neredeyse mecbur tutuldu. Eğer aşı bu kadar berbat bir şey ise asıl şimdi konuşmanız gerekmez mi? Aşı olursak kısır oluyorduk, bağışıklığımız çöküyordu, genlerimiz değişiyordu. Şimdi tek genelge ile her şey yoluna mı girdi yani? Tüm yan etkiler oracıkta bitti mi? Bu iki yüzlülük nedir? Aslında şudur;

Tıp bilimi veya herhangi bir bilim dalı olursa olsun, elinizde araştırma verisi olmadan herhangi bir konu hakkında önyargılarınıza veya menfaatlerinize göre hareket ederseniz sesiniz bir genelge ile kesiliverir.

Kovid-19 çıktığında gelen virüsü dahi tek bir kez elektron mikroskobu altında görmeden “kelle paça için hiçbir şey olmaz” diyen doktor oldu. Bu koronavirüs zaten Asyalı ırkları etkiler, merak etmeyin beyaz ırktan olanlara bir şey olmaz diyen Youtube fenomenliği peşinde koşan Doç. Dr. etiketli şöhret meraklıları oldu. Bunlar yetmemiş gibi üzerlerine onlarca bilim insanı etiketli kişi daha geldi. Onlara inanan birçok kişinin belki de hayatlarını kaybetmelerine neden oldular. En ufak bir sorumluluk hissetmeden sözde bilimsel açıklamalarına bu sefer aşı ile devam ettiler.

Bu kişileri arka planda radyo dinler gibi dinlemek eğlenceli olabiliyor. Çünkü bu kişilerin bir ortak özellikleri de insanların eğlence beklentilerine çok iyi hitap etmeleri. Tarihimizi dizilerden, tıp bilimini Youtube’tan öğrenmek zorunda kaldığımız bu yıllarda neyin gerçek bilgi, neyin şöhret peşinde koşma meraklılarının komplo teorileri olduğunu anlamak gerçekten zor. O yüzden gerçek bilgiyi, saçmalıktan ayırmak için kendimce bir kontrol listesi oluşturdum. Maddeleri geliştirerek bu listeyi iyileştireceğim. Umarım sizin de işinize yarar;     

Sık sık açıklama yapan herkese şüphe ile bakın. Hemen inanmayın. Konuşan kişilerin eski konuşmalarını da izlemeye çalışın. Eski konuşmaları şimdiki zaman da saçmalık olarak kalmışsa muhtemelen bilimsel kısveli bir soytarı ile karşı karşıyasınız.

Herhangi bir etiketi olmadan şüphe yayılmasına sebep olan tüm kişileri biraz uzaktan takip edin. Bu kişilerin etiketi olsa da kendi çalışma konusundan biraz dahi uzakta açıklama yapanları da şüpheli listenize dahil edin.

Sayılar ile değil de şurada şöyle bir araştırma yapılmış, burada şu tez hazırlanmış gibi varsayımlar ile konuşmasını süslemeye çalışanlara inanmayın. Gösterilen kaynakların da gerçekliğini tarayın.

Bu listemi daha da iyileştireceğim. Ama konunun özü şu ki “bilimsel teyit” her birimiz için çok daha “hayati bir kavram” haline geliyor. Bu bilgi kirliliği içinde gerçek bilgi ve bilimi, komplocu bilgi ve bilimden çok daha hızlı da ayırmalıyız. Çünkü önce komplolar dikkat çekiyor. Bir genelgeye kadarda bu toz duman devam ediyor. Sağlıklı günler dilerim.