TÜİK’in ‘Yaşam Memnuniyeti Araştırması’ 2020 raporuna göre, Türkiye'nin yüzde 48.2'si mutlu… Aslına bakarsanız 2019 yılında bu oran yüzde 52.4 iken 2020 yılında yüzde 48.2’ye düşüyor. Aynı şekilde mutsuz olduğunu beyan edenlerin oranı da 2019 yılında yüzde 13.1 iken 2020 yılında yüzde 14.5 oluyor.

Her ne kadar TÜİK verilerinin kesinliği kamuoyunda tartışmalı olsa da açıklanan verilere baktığımızda Türkiye’de her geçen yıl mutsuzların oranı artıyor. Mutsuzluğun artışını kendi bakış açıma göre yorumlarsam eğer şu sonuç çıkıyor: Geçim derdi!

Borçla tenceresini kaynatan vatandaşın mutlu olmasını bekleyemeyiz… Bugün vatandaşın bankalara ve finans şirketlerine olan borcu 979.1 milyar lirayı bulmuş durumda. Gelir gidere denk düşmüyor. Vatandaş da çareyi banka kredilerinde arıyor.

***

Mutsuz bir yılı daha geride bırakmadan önce asgari ücreti de belirleyip yeni yıla merhaba diyeceğiz. Geçen yıla nazaran bu yıl işçiyi memnun edecek bir ücret artışı olacağı söylenip duruyor. 1 Aralık’ta başlayan Asgari Ücret Tespit Komisyonu görüşmeleri devam ederken Türk İş Başkanı Ergun Atalay şu cümleyi kuruyor: “Toplumdaki beklenti yüksek. Toplumun mutlu olacağı rakama imza atmak istiyoruz.”

Atalay’ın bu söylemine benzer cümleleri bu süreçte çok duyacağız gibi… İşte asgari ücrete yüzde 30’un üzerinde zam bekleniyor, asgari ücretliye rekor zam yolda vs. vs.

Asgari ücretin artması mutluluk oranını etkiler mi bilemiyorum ama bana kalırsa ekonomideki kötü gidişat bu şekilde devam ederse yılın sonunda yine aynı noktada buluşacağız gibi. Çünkü ne kadar asgari ücreti artırırsak artıralım beraberinde gelen zamlarla birlikte vatandaşın hayat standartlarında değişen bir şey olmuyor.

***

Asgari ücretteki temel amaçsa işçileri düşük ücrete karşı korumak. Bu maksatla bir ülkedeki emeğin karşılığı olan en alt limit belirleniyor. 2022 asgari ücret belirleme sürecine baktığımızda ise Asgari Ücret Komisyonu'nda yer alan hükumet ve işveren tarafları 2000 yılından 2020 yılına kadar işçileri düşük ücrete karşı ne kadar koruduğu DİSK-AR Asgari Ücret Gerçekleri 2022 raporunda gözler önüne seriliyor. Raporda yer alan bilgilere göre; 2000-2020 arasında 21 kez yapılan asgari ücret görüşmelerinin sadece dördünde taraflar arasında uzlaşma sağlandı. İşçi tarafı 15 kez saptanan asgari ücrete itiraz ederken bu yıllara ilişkin asgari ücret düzeyi hükumet ve işveren tarafının işbirliği ile saptandı.

Bu noktada işçi 5 kez istemiş 1 kez istediğini elde etmiş oluyor.

***

Asgari ücretin belirlenmesi sürecinde konuşulan bir diğer önemli konu da Türk lirasının döviz karşılığı oluyor. Döviz kurlarının bu kadar önemli olmasının nedeni ise ithalata bağımlı bir ülke olmamız. Ekmek için ihtiyaç duyulan unu bile yurtdışından satın aldığımız bu dönemlerde vatandaşın döviz kurunu takip etmesi kadar doğal bir durum yok. Çünkü ithalatla birlikte yurtiçinde satılan her ürünün değeri dövizdeki değeri kadar belirleniyor. Bu da Türk lirasıyla geçinmeye çalışan vatandaşın cebinden para çıkmadan yoksullaşmasına neden oluyor. Birkaç güne netleşecek olan asgari ücrete ilişkin bir hesaplama yaparsak eğer 2021 asgari ücreti açıklandığında bir asgari ücret 379 dolar değerindeyken bugün aynı değerde dolar alabilmek için 5 bin 200 lira asgari ücret almamız gerekiyor. Ama gel gelelim ki bugün ‘mutluluk’ söylemleri arasında konuşulan asgari ücrete yüzde 30 ile 40 arası zam yapılacağı söyleniyor. Bu da mevcut asgari ücreti 5 bin 200 liranın kıyısına bile yaklaştırmıyor.

***

Lafı uzatmadan sadede gelecek olursak. Asgari ücretle geçinmek zorunda olan vatandaşın mutluluk reçetesini görüşmeler başlamadan DİSK açıklamıştı. Yoksulluk sınırının 10 bin lirayı geçtiği bu dönemde bir ailede hem annenin hem de babanın çalışması durumunda geçinebilecekleri bir ücret olarak talep edilen 5 bin 200 lira işleri bir nebze olsun yoluna koymak için yeterli gibi olacak. 5 bin 200 liranın altında belirlenecek bir ücret her ne kadar zam gibi gözükse de ithal ürünlere muhtaç, parası cebinde eriyen vatandaşın yarasına merhem olmayacak.