"2009 yılında 200 TL'lik bir banknot tedavüle çıktı, değeri 123 dolardı, aradan geçen 12 yıl içinde 200 TL oldu 23 dolar. Vatandaşın cebindeki para pul oldu. Vatandaşın alım gücü hızla düştü, düşüyor."

Bu cümleler geçmişte AKP'de Ekonomi Bakanı olan DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'a ait.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “2020'de 40 binin üzerinde şirket kapandı” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Damadı ile birlikte iç etti devlet hazinesi 128 milyar doları. Yemin olsun Erdoğan, her kuruşunu birlikte ödeyeceksiniz geriye” diye konuştu.

Dinlemeye başladığınız zaman bitmiyor, sorunlar, haksızlık ve hukuksuzluklar...

Bir diğer yandan kurallık gibi iklim değişiminin getirdiği doğal afetler kapıda...

Zor bir döneme denk geldik...

Ya da hepimizin bunda biraz kabahati var.

Yeni bir dünya inşa edemeyeceğimize göre bizim olan sahip çıkmamız gerekiyor.

***

Politik konuları bir kenara bırakıyorum. Onlar belki adil bir seçimde düzelebilir. Gördüğüm diğer pek çok sorunun başında kuraklık geliyor. Bu konuyla ilgi sevgili yöneticilerimiz ne tür çalışmalar yapıyor çok merak ediyorum. Gazetemizde, bir göl ya da nehrin hazin sonunu anlatan haberler vermekten, başta çiftçiler olmak üzere vatandaşların bundan dert yanmasından ruhum karardı.

Hafta sonu Aigai Antik Kenti'ndeydik. Aigai adı eski Yunanca'da keçi anlamına gelen “αίγα” kelimesinden türetilmiş. Aigai Antik Kenti, Manisa’nın Yunus Emre ilçesinin Yunt Dağı Köseler Mahallesi yakınında bulunuyor. Aigai, alışılmış Hellen yerleşimlerinden farklı olarak, Ege Denizi’ne nispeten uzak, dağlık bir coğrafyada kurulmuş.

Aigai halkı kıyıya uzak, verimsiz, dağlık bu coğrafyada görkemli bir Hellen kenti kurmuş ve bu kenti bin yıl boyunca ayakta tutmuşlar. Antik yazarların aktardığına göre Aigai, MÖ 2'nci binyıl sonlarında Yunanistan’dan Anadolu’ya göçmüş olan Aioller tarafından kurulmuş. Yunt Dağı'na kenti öyle güzel bir planlamayla yerleştirmişler ki gezerken hayran kaldık.

***

Kentin içinde o kadar çok sarnıç vardı ki sanırım Aigai halkı hiç susuzluk yaşamadı. Tüm kentte yer altından dolaşan künkler vardı. Bu künklerle temiz suyu sarnıçlara taşıyorlarmış. Su ihtiyaçlarını böyle gideriyorlarmış.

Ben günümüz kentlerinde böyle bir sistem görmedim. Bizde sular barajlarda toplanıyor ama neden yağmur sularından daha fazla faydalanılamıyor merak ediyorum. Bu konuda yeni yollar, yöntemler bulunması gerektiğini, insanlarımızın kısa zamanda bilgilendirilmesini ve su harcamalarımıza dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum

Ben bu yazıyı yazarken İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bir çalışması önüme haber olarak düştü. Başkan Tunç Soyer’in dirençli kentler yaratma vizyonu çerçevesinde iklim krizi ve kuraklığa karşı bir dizi önlem alan İzmir Büyükşehir Belediyesi, Güzelbahçe’de Kahramandere ve Mustafa Kemal mahallelerinde hayata geçireceği ekolojik parklarda, Buca’da yapımı süren Portakal Vadisi’nde ve Uzundere Kentsel Dönüşüm alanında hem su taşkınlarını önleyecek hem de yağmur suyunun değerlendirilmesini sağlayacak yağmur bahçeleri kuracakmış. Bunları her ilçede ve yurdun tamamında istiyoruz.

Sorunlar hep var. Yeter ki çözmek isteyin.